Ilısu-Hasankeyf İkilemi (1)

17 Aralık 2008 Çarşamba

Cumartesi günü gazetemizin 16. sayfasında Yurt Haberleri Servisinin yurtdışından verdiği haberin başlığı Hasankeyf kurtuluyor idi. Başlığı görünce Gözümüz aydın! dedim, kendi kendime! Haberi heyecanla okuduktan sonra güldüm!\t

Haberde Hasankeyfi sulara gömecek Ilısu Barajını yapıp finanse edecek üç ülkeden biri olan Avusturyanın Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger, bir TV kanalına Belirli koşullar yerine getirilmediyse bu proje finanse edilemez. Avusturya bu ortaklığa son verdi demişti. Bu üç ülkenin baraj yapımcıları ile bankalarına devlet güvencesi verenlerden biri olan Avusturya, çok para kazanacağı bu ortaklıktan nasıl çekilirdi? Vallahi hayret doğrusu! demeye kalmadı, bir başka gazete, ortaklardan İsviçre ve Almanyanın da kararlarını hafta içinde açıklayacaklarını bildiriyordu!

Ama Yurt Haberleri Servisimizin dikkatinden kaçan önemli noktanın belgesi ekteki resimde görülüyor. 5 Ağustos 2006da kredisiz miredisiz, parasız pulsuz Ilısu Barajının temelini atan Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın DSİsi baraj inşaatını harıl harıl sürdürdü! Baraj inşaatına geçilmeden önce suların denetlenmesi amacıyla öngörülen yönlendirme tünelinin ilk aşaması, yöre halkına köprü yapıyoruz denilerek tamamlanmak üzere.

Avusturyalı Bakan belirli koşulların yerine getirilemeyişinden söz ediyor. Ilısu-Hasankeyf bağlantılı özel arşivimdeki ilk gazete kesiti, 1988 yılında Cumhuriyet gazetesinin tüm arka sayfasını kaplayan İsmet Berkanın sorunun her açısını kapsayan Gelecek uğruna feda edilen Hasankeyf yazısı dahil, yerli ve yabancı basından birkaç yüz haberi kapsıyor. Arşivi taradığımda bu üç devletin, mühendislik firmaları ile parayı bastıracak bankaların barajla ilgili 153 soruyu yanıtlaması için Erdoğan hükümetine 60 gün süre verdiklerini öğrendim. Geçtiğimiz martta üç ülkeden uzmanlar yörede ve Ankarada bu sorulara da yanıt aramışlardı. Ekimde Bernde konuştuğum, sonra Ankaraya gelen İsviçre Cumhurbaşkanı Pascal Couchepin, şöyle demişti:

Arkeolojik bölgelerin korunması, yöre halkının başka yerlere yerleştirilmesi ve çevre konularında ne gibi önlemlerin alındığını, kredi riskine karşı verilecek güvenceyi Ankarada Türk hükümetine soracağız.

Tarihe ve arkeolojiye ilgim olduğu için çeşitli zamanlarda gittiğim Türkiyenin her yerinde arkeolojik kalıntılar var. Aynı zamanda Türkiyenin de enerjiye gereksinimi var. Büyük tarihi değeri olan yerlere önem veriliyor. Örneğin Efeste fabrika kurulması hiç gündemde değil. Önemli olan önceliklerdir ve öteki bölgelerde Türkiyenin belirlediği öncelikleri değiştirmesini isteyemeyiz.

Üç ülkenin Ankaraya verdiği süre 12 Aralıkta bitti! İsviçre, birinci elden Ankarada bu sorulara yanıt alamamıştı. Avusturyalı bakan, iki yıl önce 5 Ağustosta barajın temelini boşluğa atarken, haklı olarak Türkiyenin enerji alanında kaybedecek 1 günü daha yoktur diyen Erdoğanın blöfünü yutmamıştı!

Peki, Türkiye bu soruları neden yanıtlamadı? Ankara neye güveniyordu? Bu üç ülkenin Ankaradaki yüksek düzey diplomatlarından birinin bana söylediğine göre Türkiye, Ilısu Barajının yapım ve finansmanı konusunda Çin Halk Cumhuriyeti ile bağlantıya geçmişti!

Tarihin İçindeki Ilısu Barajı!

 

Ilısu, Atatürk Barajından sonra Türkiyenin 2. büyük barajı olarak öngörülüyor. 1200 mv kurulu gücüyle yılda 3.8 milyon kvsaat, bir başka deyimle Atatürk Barajının yaklaşık yarısı kadar elektrik üretirken, 4. büyük hidro elektrik santralı (HES) olarak planlandı.

Tümü yabancı krediyle karşılanarak 1.2 milyar Avroya mal olacak. Ekonomiye yılda 300 milyon dolarlık katkı, Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt, Şırnaka 150 milyon dolarlık girdi, 7 yıllık yapım boyunca 10 bin kişiye iş sağlayacak.

Erdoğana göre baraj, Ilısu denizini yaratacak, Bölgenin havasına olumlu tesirde bulunarak çevreyi yeşillendirecek, göletinde balık tutulup sandalla gezilebilecek”. Çünkü 138 m. yüksekliğindeki baraj tamamlandığında 300 kilometrekarelik bir alan su altında kalacak.

Petrolü, doğalgazı olmayan; kalkınma için sanayileşmesi ve sanayileşmesi için de enerjiye gereksinimi olan 70 milyon nüfuslu bir ülkede hiç kimse bir barajın yapımına elbette karşı çıkamaz. Ancak!

Ilısu Barajı bugünkü bir olay değil. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir DSİnin ve Türkiyenin gündeminde yılan öyküsüne dönen bir tasarım! Konuyu daha iyi anlamak için tarihsel gelişimine göz atalım.

1954... DSİ masa üzerinde Ilısuyu tasarlamaya başladı.

1971... Yöredeki araştırmalar tamamlandı.

1982... Tasarım bitti ve altı yıl sonra yatırım programına alındı.

1988… Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Altan Akat, DSİye barajın yörede arkeolojik alanlara zarar vereceğine ilişkin Anıtlar Kurulunun kararlarını bildirdi. Bu olgular dikkate alınacak biçimde tasarım gözden geçirilmeliydi. İstek dikkate alınmadı!

1989... ODTÜ, Türk ve yabancı arkeologları yörede araştırmaya ve kurtarma kazılarına yönlendirdi. Hasankeyf başta olmak üzere 40 kadar höyüğün doğrudan etkileneceği birkaç yıl süren araştırmalarda saptandı. Bugüne değin 289 yerden ancak 14ü irdelendi. Daha 600 kadar yerde araştırma yapılmalıydı. Hasankeyf, Ilısu Barajının kurbanları arasında yalnızca öne çıkan bir simge idi.

Çevre uzmanları da yörede doğal ortama zarar verilecek noktaları araştırdı. 29 köy, 50 mezranın etkileneceği belirlendi. Kimilerine göre 10-25 bin, PKKnin Avrupadaki açıklamalarına göre 78 bin kişi zorunlu olarak göç ettirilecekti! Bu kaynaklara göre Türk hükümeti bölgedeki etnik yapıyı değiştirmeyi amaçlıyordu!

Fırat ve Dicle üzerinde öngörülen baraj tasarımlarına en çok tepki suları azalacak Irak ve Suriyeden geldi. Bu konu 2009da İstanbulda yapılacak Dünya Su Kongresinin temel konularından birini oluşturacak.

1997... İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya, İsveç mühendislik şirketleri ve bankaları 1.2 milyar Avroluk tasarımı gerçekleştirmek için bir konsorsiyum kurdular. Hedef, Türkiyeye bir kuruş harcatmadan krediyle barajın anahtarını teslim etmekti.

2000... İsveç, tasarıma tepki gösterenlerle birleşen yerel sivil toplum örgütlerinin baskısıyla konsorsiyumdan çekildi.

2001... Aynı nedenlerle İngiltere ve İtalya da vazgeçti.

2002... İsviçreden kredi verecek olan UBS bankası da çekildi.

2005... Türk ve Alman firmalarının katılımı ile İsveç ve Avusturya ile birlikte yeni bir konsorsiyum kuruldu.

5 Ağustos 2006... Üç ülkenin daha kredi verip vermeyeceğini kararlaştırmadan önce, ortada para-pul yokken Başbakan Erdoğan Ilısunun temelini atarken Ilısu Barajını kimlerin istemediğini çok iyi biliyoruz dedi.

14 Ağustos 2007... Enerji Bakanı Dr. M. Hilmi Güler, üç ülkenin hükümetlerinin devlet hazinesinden güvence verdiklerini de öngören barajın yapım anlaşmasını büyükelçileri ile imzalarken Ilısu bir prestij, gurur ve kararlılık projesidir dedi. Yarım yüzyıllık bir kararlılık! Türkiye ile birlikte 4 ülkenin, 14 firmanın temsilcileri, 11 bin sayfalık sözleşmenin her sayfasını imzalayıp 245 bin paraf attılar!

12 Aralık 2008... Üç ülkenin Türkiyeye yönelttiği 153 soru yanıtlanmayınca Avusturya hükümeti bu kadar imzadan sonra konsorsiyumdan çekildiğini açıkladı!

(Bu konuyu cuma günü sürdüreceğiz!)

 

Elmek: [email protected] \tFaks: 0312. 442 79 90



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları