IMF, Emperyalizm ve Pabuç

18 Aralık 2008 Perşembe

Türkiye, IMF ile bir an önce anlaşma yapılması konusunda içerden, dışardan yoğun bir baskıyla karşı karşıya. İçerde sermaye çevreleri, dışardaysa küresel krizin başarısızlıkları tescillenmiş IMF ve Dünya Bankası bürokratları, neoliberal iktisatçılar korosu “anlaş anlaş!” diye yaygara koparıyorlar. Başbakan Erdoğan ise anlaşmaya ne “hayır” ne “evet” diyebiliyor. Ne yapıyor?

Şimdilik sallıyor.

Ne zamana kadar?

Mümkünse yerel seçimler için “gerekli harcamalar” tamamlanana kadar. Çünkü IMF anlaşması bu harcamaların “gerektiği gibi” yapılamaması demektir. Kuşkusuz bu işin bir de IMF’ye dayılanan Kasımpaşalı tarafı var.

***

Peki, IMF ile anlaşma Türkiye’yi krizden kurtarır mı?

Böyle bir anlaşmanın krizi sona erdirmek gibi bir amacı, işlevi yoktur. IMF ile anlaşma, krizin yükünün yukarılardan aşağılara kaydırılması, halkın sırtına yüklenmesi demektir.

Başbakan Erdoğan IMF ile anlaşmaya, yerel seçimlere kadar aşağılara şirin görünmek, kendi cenahından gelecek eleştirileri önlemek istediği için ayak diriyor. Yoksa ayak takımı, amele sınıfı umurunda değildir. Onun literatüründe halk sınıfları değil, yoksulluğu kader bellemiş, yardımlara bel bağlamış “fakir fukara, garip guraba” vardır.

IMF anlaşması ne kadar sallanabilirse, ne kadar kahramanlık yapılabilirse o kadar iyidir. Sonra IMF ile anlaşma yapılacak, ekonominin, yani sermayenin dediği yerine getirilecektir. Peki Türkiye kurtulacak, küresel kriz sona erecek mi? Hayır, prestiji yerlerde sürünen IMF kurtarılacak, Türkiye’de ise krizin yükü halk sınıflarına yayılacak, sermaye biraz nefes alacak, kredi borçları katlanacak, bugüne kadar olduğu gibi borç - yüksek faiz sarmalıyla daha bir süre ayakta kalınmaya çalışılacaktır.

***

Peki pabuç bu işin neresinde?

Emperyalistlerin elinde yalnızca IMF silahı, borçlandırma yöntemleri yok. Silahın ateşlisi de var. Özellikle sıkı korunması gereken petrol kokan arazilerde bu silaha, araziyi bekleyecek işbirlikçilere ihtiyaç duyuluyor.

ABD Irak’a bu nedenle girdi.

Yalan dolanla Irak’a giren emperyalist ordulara 1 milyonu aşkın kurban veren Iraklı, Saddamın heykellerini demokrasi hevesinden değil, zulüm sona erecek umuduyla terlikle dövüyordu. Şimdi akıllandı, emperyalistlerin başına pabuç fırlatıyor. Ama çok geç değil mi?

Çok geç.

Çoluk çocuk, genç, yaşlı, sivil, asker milyondan fazla Iraklı artık toprak altında. Petrol, işbirlikçiler ve uluslararası petrol tekelleri tarafından paylaşıldı. Geriye ambargo zamanlarını aratan yoksulluk kaldı.

Televizyon kanallarında seyretmişsinizdir. İşbirlikçi kolunu uzatıp efendisini pabuçtan korumaya çabaladı, ama refleksi zayıftı. Öyle olur zaten. İşbirlikçi olduğu için hem bir gün çekip gideceğini bildiği efendisinden, hem de sonunda kendini pabuçla kovalayacak olan halkından korkar.

Ama yalanla dolanla bir ülkeyi işgal emri veren, tüm dünya halklarıyla alay eden emperyalist başı çevik bir hareketle pabucu savuşturdu. Sonra arka odaya geçip işbirlikçileri ile hasbıhale devam etti.

Bush Irak’a neden gitti? Onun işi bitmemiş, yerine demokrasi kahramanı, tüm dünyanın umudu, amcası, dedesi Müslüman, kendisi bitirim demokrat Barack Hüseyin Obama seçilmemiş miydi? Kabine açıklanınca Amerikan “solcuları uyandılar. “Ha Bush, ha Obama” diyenler çoğaldı. Obama’nın küresel jandarmalıktan bir milim bile geri adım atmayacağı, halkının refahını, tuhaf tüketim demokrasisini korumak için Amerikan derin devleti ile en derin işbirliği içinde politika yapacağı anlaşıldı. Irak halkıysa Saddam’a savurduğu terliği indirdi, yerine Bush’a fırlattığı pabucu göndere çekti.

Peki bizde durum ne?

Biz pabucu savuşturan emperyaliste gülüyor, hasretle, özlemle, iştiyak ve kederle, kadere ve krize boynunu uzatmış kurbanlık koyunlar gibi Obama’yı ve IMF ile anlaşmayı bekliyoruz.

e-posta: [email protected]


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları