Gündemde Yine Savaş mı Var?

17 Ekim 2011 Pazartesi
\n\n\n

Geçen hafta gazeteleri meşgul eden iki önemli gelişme aklıma 2000li yılların başında, Irak savaşı öncesinde yaşananları getirdi; anlığımda bir analojiyi tetikledi. Gündemde yine büyük bir savaş mı var? diye düşünmeden edemedim.

\n

İki gelişme, bir analoji

\n

Hafta ortasında ABD yönetimi İranı, Suudi Arabistanın Washington Elçisi’ne suikast düzenlemeye kalkmakla suçladı. Başkan Obama, “İran bu tehlikeli, pervasız girişimin hesabını mutlaka verecektir dedi. Uluslararası topluluktan, İranın bu girişimiyle ilgili olarak ABDnin önlerine koyduğu kanıtlara güvenilmesini istedi.

\n

Bankalar ve piyasa ekonomisine karşı New Yorkun mali merkezi Wall Streette geçen ay başlayan protesto eylemi hafta sonunda 951 kentte yankılanarak tüm dünya ekonomisine yayıldı, 10 yıl sonra yeniden bir küresel başkaldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu düşündürdü.

\n

Bunlar aklıma, 1999 Seattle olaylarından sonra gelişmiş kapitalist ülkelerin büyük kentlerine yayılmaya başlayan küreselleşme karşıtı protestoları, Dünya Toplumsal Forumunu getirdi. O zaman da bir borsa krizi yaşanmıştı; depresyonolasılığından söz ediliyordu. Dünya medyası gittikçe güçlenen, yayılan, sertleşmeye başlayan protestoları tartışıyor, kimileri eylemcilerin haklılığından söz açarken kimileri de olmadık hakaretler yağdırıyordu. Yine kapitalizmin üzerinde dolaşan hayaletten bahsediliyordu.

\n

O sırada ABDde başkanlık seçimleri yapıldı. Seçimlerden muhafazakâr parti, neo-con siyasi ekip zaferle çıktı. Seçimler öncesinde yoğunlaşanyeni savunma stratejisi tartışmaları, küreselleşmenin, serbest piyasa düzeninin ABDnin yaşamsal çıkarları kategorisine girdiğinde, ancak ABD hegemonyasının ekonomik-kültürel zemininin zayıfladığında hemfikir oluyordu.

\n

Bu koşullarda, önce 11 Eylül 2001de ABD toprağında insan aklını zorlayan vahşette bir terörist eylem gerçekleşti. Batı ülkeleri hemen ABDnin etrafında toplandılar. ABD bu iklimden yararlanarak, Yeni Savunma Stratejisini açıkladı, Taliban hükümetinin görüşme çabalarını bir kenara iterek Afganistana saldırdı. İkinci adım olarak ABD Irakta kitle imha silahları var iddiasıyla Batı ittifakını arkasına alarak Irakı işgal etmeye hazırlandı. Ancak inandırıcı olamadığı için de bu işi İngiltereyle birlikte üstlenmek durumunda kaldı.

\n

2001-2003 arasında, dünya ekonomisi (neo-liberal model) küreselleşme karşıtı savları doğrulayan bir depresyonun eşiğine gelmiş olmasına karşın 11 Eylül ve savaşlar, tartışma iklimini değiştirdi; küreselleşme karşıtı hareket savaş karşıtı hareketedönüşmeyi denedi ama başarılı olamadı, giderek söndü. Bu sırada merkez bankaları tarihte görülmemiş çapta bir parasal genişlemeye giderek depresyon tehlikesini ötelediler. Ama finansallaşma gelişmeye devam ettiğinden, bastırılan kriz eğilimleri 2007de daha büyük bir güçle geri geldi. Bu sırada ABDnin imparatorlukatılımı fiyaskoyla sona erdi, hegemonyasının gerileme süreci yeniden üstelik ivme kazanarak hızlandı.

\n

Yaklaşık bir yıldır dünya ekonomisinde bir muhalefet hareketi yükseliyor. Bu hareket en çarpıcı örneklerini önce Kuzey Afrika ve Ortadoğuda verdiği için, birçok yorumcu, özellikle jeopolitik gözlüğüyle bakanlar, hareketin evrensel boyutunu kavrayamadılar; Avrupadaki protesto eylemleriyle ilişkisini kuramadılar.

\n

Ancak Wall Street işgalieylemi, hafta sonunda eylemin dünya çapında yayılarak yankılanması, dalganın evrenselliğini kesinlikle kanıtlamış oldu. Bu dalga, küreselleşme karşıtı dalgaya benzemekle birlikte, kapitalist ekonomiyi, liberal demokrasiyi hedef alarak, daha önce görülmemiş eylem ve örgütlenme biçimleri sergileyerek, sanırım daha hızlı gelişiyor.

\n

Bu sırada, Marxın ilk kez trajedi, ikinci kez komedisözlerini kanıtlarcasına yine ABD toprağında bir terörist eylem (bu kez yalnızca girişimi) iddiasıyla karşı karşıyayız. 11 Eylül saldırısını Iraka kadar uzatan çevreler bu kez, bir süredir gözlerini diktikleri İranı suçluyor, uluslararası topluluğuİrana karşı harekete geçirmek için kollarını sıvıyor.

\n

Ve bir komedi

\n

ABD yönetiminin İranın Suudi Arabistan elçisine yönelik suikast girişimine ilişkin iddiaları Adalet Bakanı Eric Holderin ağzından açıklaması, iddiaların ağırlığına işaret ediyordu. Ancak, FBI Başkanı Robert Mullerin, Harekât Kızıl Koalisyonkod adı ile gerçekleştirilen operasyonda ele geçirdikleri bilgilerle ilgili açıklamasındaki, adeta bir Hollywood senaryosu gibi ifadeleri, anında tartışmaların tonunu belirledi.

\n

Washington Posttan Ignatiusun, Karlaya (Le Carrenın ünlü romanındaki olağanüstü zeki, tecrübeli KGB şefi) benzettiği Kasım Süleymanın yönetimindeki, doğrudan yüce liderHamaneye bağlı Kudüs Kuvvetlerinden Golam Şakuri adlı biri, Texasta ikinci el otomobil satan İran asıllı Amerikalı Mansur Arabsiarla ilişki kurmuş, Suudi Arabistanın Washington Elçisini öldürmek üzere bir kiralık katil ayarlamasını istemiş. Bu iş için Arabsiarın Amerikadaki banka hesabına, İrandan (!),100.000 dolar transfer edilmiş. Arabsiar, Meksika uyuşturucu kartellerinin katilleriyle ünlü Zeta örgütüyle ilişkiye geçiyorum zannıyla, aslında bir FBI ajanıyla temas kurmuş.

\n

Arabsiar, kartelin aracısı sandığı ajana, Tahranda bir üst düzey yetkilinin yeğeni olduğunu da anlatarak bu iş karşılığında 1.5 milyon dolar ve ABD Afganistandan çekildikten sonra (!) sınırsız miktarda afyona erişme olanağı teklif etmiş. Gerçekten Hollywood senaryolarını andırıyor, ama kimsenin filme çekmek istemeyeceği kadar kötü...

\n

Ama burası ABD-Ortadoğu kavşağı; olayı anlayabilmek için bazen görünenin tam aksini düşünmek gerekebilir. Örneğin, casusluk, istihbarat konularında uzmanlaşmış yorumcular, geçmişte son derecede başarılı suikastlara imza atmış İranın, bu kadar kötü bir senaryo ile yola çıkacağına inanmanın çok zor olduğunu düşünüyor, bu senaryonun bir ABD tezgâhı olabileceğini ima ediyorlar. Bu konuda kesin bir yargıya varmamıza yardım edecek bilgilere sahip değiliz.

\n

Ama busuikast girişimisayesinde ABDnin birden fazla kuşu vurmayı başardığı kolaylıkla söylenebilir: (1) İranı başkalarının toprağında suikastlar düzenleyen bir haydutülke olarak niteleyip uluslararası topluluğun desteğisağlanarak daha sert, giderek doğrudan bir savaşa açılacak uygulamalarla İran tecrit edilebilir. (2) ABD, Arap Baharısırasında Suudi Arabistanla zayıflayan dostluğunu yeniden güçlendirebilir. (3) Suudi Arabistanla İran arasındaki soğuk savaşbölgesel rekabet, sıcak savaşa doğru tırmandırılabilir. (4) Bu tırmanma, İsrailin güvenliğini arttırmanın yanı sıra İsrailin Sünni Arap eksenine eklenmesini getirebilir. (5) Son dönemde, nükleer programıyla ilgili 5+1 grubuyla yeni görüşmeler için yeni girişimleri gündeme getirmeye başlayan İranın önü kesilerek İsrailin bölgedeki nükleer bomba tekelini elinden kaçırmakorkusuna cevap verilmiş olur.

\n

Sonuç olarak, ABD merkezli neo-liberal düzene (ABD hegemonyasının kalbini hedef alan) karşı küresel bir toplumsal muhalefet dalgası yükselirken komplo senaryolarını içeren karışık olayların gündeme gelmeye başlaması hiç de hayırlı bir işaret değil...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları