Ahlak ve Ekonomi

14 Ocak 2014 Salı

Ahlak dünyanın nasıl işlemesinin gerektiğini insanlara gösterir. Ekonomi ise dünyanın nasıl işlediğini ifade eder. Ekonomi her şeyin ötesinde bir ölçüm bilimidir. Araçları ile her türlü konuya uygulanır ve çeşitli kavrayışlara bizi ulaştırır.
Bugün ülkemizde yaşananları ekonominin araçları ile kavramaya çalıştığımızda ilginç sonuçlara ulaşıyoruz.

Motivasyonlar modern hayatın köşe taşlarıdır
Hükümetle cemaat arasındaki çatışma ve mücadele verilerine baktığımızda Hasan Cemal gibi tarafları masum ve iyi niyetli göremiyoruz.
Fethullah Gülen’in fikirlerini alt alta koyduğumuzda “Tanrı Yanılgısı” kitabının yazarı Richard Dawkins’in şu görüşleri hemen akla geliyor. Dawkins şöyle diyor: “İslamın değerleri, diğerlerininkini bastıracak türdendir ki her mürit bunu böyle kabul eder; tıpkı tek yolun, tek gerçeğin, tek ışığın kendi dini olduğuna inanan herhangi bir dinin mensubunun düşüneceği gibi.”
Gülen şunları söylüyor;
? Sosyalizmden söz etmek şeytan işidir.
?Büyü gerçektir.
? Muska koruyucudur.
? Ruh çağırmak mümkündür.
? Medyumlara güvenmek lazım.
? Cinleri istihbaratta kullanmak gerekir.
?Cinleri en iyi kullanan ülkeler süper devlet olur.
?Ermiş kişiler burunları ile duyabilirler; topukları ile koklayabilir; parmakları ile görebilirler.
? Paranoya ve şizofreninin nedeni habis ruhlar ve cinlerdir.
? Romantizm akımını cinler başlatmıştır.
Bunlar kabul edilebilir dini değerler midir? Cemaati güçlü kılan bu görüşler midir? Elbette hayır. Cemaatin motivasyonu yönetme gücüne sahip olmak ve cemaat üyelerinin yeni bir sermaye sınıfı olarak piyasa ekonomisinde ağırlık kazanmasıdır. Müritlerin motivasyonu maddi ve manevi belirleyici güce ulaşma isteğidir. Bu motivasyonu sağlamada en önemli anahtar da hizmete adanmışlıktır.
Hizmetin araçları eğitim kurumları, bürokrasi ve karar verici zeminlerdir.

AKP ile cemaatin ortak motivasyonu bozulmuştur
Başta yönetme gücü ve yeni sermaye sınıfı yaratma motivasyonunu ortak payda yaparak bir şirket kuran ortaklar oyunun kurallarını bozmaya başlamışlardır.
Başta motivasyon din değerleri olarak gösterilmiştir. Bu nedenle laiklik ortak düşman kabul edilmiştir. Oysa esas motivasyon servet transferi yaparak yeni zengin sınıf yaratmak idi. Burada tüm ortaklar “Bu şirketin kârını esas ben sağlıyorum, bunu paylaşımında adaletsizlik var” diyerek oyunun kurallarını bozmaya başlamıştır.

Genel kanılar yanlış çıkmıştır
Taraflar samimi din değerlerini toplumsal ahlak olarak benimsetmek istediklerini masum ve saf insanlara taahhüt etmişlerdir
Toplumun genel kanısı yapılanların samimi ve Müslümanlık adına olduğudur. Oysa bu yanlış çıkmıştır.
Çatışma ve yolsuzluklar genel kanıların yanlış olduğunun kanıtlarıdır.

Kapitalist dünyanın Tanrısı paradır
Hangi dinden olursa olsun insanoğlu kapitalizmin vahşiliği karşısında paranın gücünden başka bir gücün olmadığına inanmış ve parayı Tanrılaştırmıştır.
Peki para nasıl kazanılacaktır?
Servet nasıl transfer edilecektir? Serveti dağıtma gücünü eline alarak. Bu da iktidar gücünden başkası değildir. İktidar gücünü paylaşanlar dağıtım mekanizmalarını ortak kullanarak serveti, ihalelerle, yolsuzluklarla, teşviklerle, ticari dayanışmayı sağlayarak, rant yaratıp bunu paylaşarak kendilerine aktarmayı başarmışlardır.
Burada cemaat zorunlu, gönüllü bağış sistemi ve eğitim alanındaki kanalları kullanırken AKP direkt dağıtım vanasını açarak ve kapatarak sistemi işletmiştir.
Burada ne AKP’yi ne de cemaati kusurlu sayabiliriz. Her iki taraf da küresel güçlerin sermaye akım şemasında parayı Tanrı yapanlarla işbirliğindeki ahlaki iradesizliğe yenilmişlerdir. Bunu meşrulaştıran da din motivasyonudur.
Esas kusurlu olan bizleriz. Yaşadığımız evreni anlamaya çalışırken siyasetçilerden ve motivasyonu başka olan cemaat ve tarikatlardan medet ummuşuz. Bilim ve aklı geriye atmışız... O zaman sonuçlara da katlanmak zorundayız...   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları