Bir o paşa kalmıştı!..

04 Haziran 2015 Perşembe

Masadan masaya fırlatılınca kıyamet kopmuş...
Siyaset ve ekonomi altüst olmuştu.
Çünkü “saygısızlığı” yapan bir Cumhurbaşkanı idi.
Şimdi aynı anayasa her gün ayaklar altında!
Meydan meydan, ekran ekran cebren ve alenen çigneniyor.
Yine bir Cumhurbaşkanı tarafından.
Ama çıt yok!

***

Neyzen Tevfik’e selam ederek “aranjman” mı yapmak gerek?
“Şu anayasa denen şey tuhaftır...
Kötü muamele kaldırmaz;
Masanın öteki ucuna atarsın kriz çıkarır da
Üstünde ter ter tepinirsin bişeycik olmaz!”

***

Olmayacak mı dersiniz?
Milletçe göreceğiz!
72 saat kaldı!
Reklamla kandırmak
Niyetim, bir devlet kuruluşunun (TCDD), Türk Ticaret Kanunu’nu alenen çiğnediğini ve “yanıltıcı reklam yaparak” halkı kandırdığını anlatmak.
Diyeceksiniz ki...
Anayasamız bile “Ananı da al git...Yoksa!” fiiline maruz kalırken Ticaret Kanunu’nun ve “yanıltıcı reklam” mevzuatının lafı mı olur?
Olur ve olacak elbet!

***

Reklam toplumsal hayatın bir parçası.
Tüketici olarak alışveriş tercihlerimizi reklamlar belirliyor.
Seçim zamanı ise seçmen olarak oy tercihlerimizi yine reklamlar biçimlendiriyor.
“Dünya Lideri”- “Asrın Önderi” reklamı yaparak “Cumhura Reis” oldu.

***

Şimdi de bir taşla iki kuş peşinde.
Benzer yavelerle beş vakit konuşarak partisine seçim kazandırmak sonra da “başkan” daha doğrusu “başına buyruk” olmak istiyor.
Gündüzleri meydanlarda, geceleri ekranlarda...
Ticaret dilinde reklam olan siyaset dilinde propaganda...
Ticarette “tüketici” olan siyasette “seçmen” haline geliyor.
Tüketiciyi aldatan seçmeni kandırmaz mı?

***

Seçmenin nasıl kandırıldığı malum.
F.Gülen’le önce devleti paylaştı...
Mal taksiminde kavga çıkınca “paralel” diye savaş açtı.
A. Öcalan’la Oslo’da masaya oturdu.
Şimdi arkadaşlarına “terörist” diye saldırıyor!
Seçmeni kandıran tüketiciye ne yapmaz?

***

Bir yandan “atalarımıza saygı ve tarihi mirasımız” diyerek mezar taşı okutma seferberliğine yöneldiler.
Ama atalarımıza ve tarihe sadakatlerini Haydarpaşa Garı’nı yabancılara otel diye okutmaya çalışarak gösteriyorlar.
Bu arada tarihi garın fotoğrafını da “İstanbul’a hızlı tren bileti” satmak için kullanıyorlar.
“Ben pazarlamacıyım!” demişti ya.
Meğer öyleymiş.
Yaşar Nuri Hoca “Kuran ile aldatmak!” diye kitaplarını yazmıştı.
Bir Japon turisti de “Haydarpaşa fotoğrafı ile tren yolcusu aldatmak!” diye benzerini yazacaktır.
Konyalı, Haydarpaşa’da inip karşıya geçmek üzere bilet alıyor.
Ama Pendik’te indiriliyor.
Tıpkı Ankaralılar ve Eskişehirliler gibi.
Çoğu vatandaş elbette bu üçkâğıtçılığı öğrendi. Ama öğrenemeyenler hâlâ var ki, “Haydarpaşa resimli tren bileti satışı” berdevam!
Bu arada olan zavallı Japon turistlere oluyor. Yıllarca Ankara- Haydarpaşa yataklı vagonu ile seyahate alışmış Japonlar, önce Kapadokya’yı ziyaret, sonra da Ankara’dan trene binip Asya kıtasının bittiği yerde uyanmak ve Avrupa’ya ayak basma heyecanı ile geldikleri ile kalıyorlar.
Broşürlerde bu algı - bu hayal yaratılıyor.
Sonra da İstanbul ile raylı bağlantısı bile doğru dürüst kurulmamış olan Pendik’te trafiğini ortasında buluyor kendisini.
Oysa Türk Ticaret Kanunu açık:
“Yanlış ve yanıltıcı bilgi vermek, yanlış ve aldatıcı reklam sayılır.”
Ve suçtur!..
Ama anayasa üzerine yemin edenler anayasayı takmazsa, kuyrukları takar mı?  

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Küçükpazarlı Kemal 17 Mart 2024
Vakıa vakası! 10 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları