Hangi aydın?

08 Haziran 2015 Pazartesi

Siz bu satırları okuduğunuzda seçimlerin sayısal sonuçları alınmış olacak. Oysa seçimlerin niteliksel
sonucu da çok önemlidir. Niteliksel sonuç, AKP’dir. Bu sonucun aydın sorumluluğu boyu
tunu sorgulamak gerekiyor.

***

Yakın geçmişe bakalım. AKP’yi iktidara taşıyan destekler nereden geldi?
AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, başlangıcını Sovyetler’in dağılmasından alırsak küreselleşmenin ikinci on yılına giriliyordu.
ABD’nin Ortadoğu’daki çok boyutlu çıkarlarının korunmasında Türkiye, kilit ülkeydi. Çok ağır bir ekonomik ve siyasal bunalım içinde olan ülke, IMFABD destekli bir istikrar programının kaskatı uygulanmasıyla ayakta duruyordu.
Türkiye siyaseti 12 Eylül 1980’den sonra 20 yıl geçmiş olmasına karşın toparlanamamıştı; sağ kanadı da, sol kanadı da darmadağınıktı. Basın-yayın, sendikalar, meslek oda ve birlikleri, üniversiteler ve diğer toplumsal örgütler 12 Eylül paletlerinin dişlilerinin derin izlerinden bir türlü kurtulamıyordu.
12 Eylül ortamı yalnızca siyasal İslamın yükselmesini kolaylaştırmıştı.
Kısaca, 2000’lere girilirken ılımlı olması koşuluyla bir siyasal İslamcı iktidara yeşil ışık yakmayı, iç ve dış sermaye çevreleri de ABD de uygun buldu.

***

O ortamda kamuoyunu siyasal İslamın olası sonuçlarına karşı uyarabilecek tek toplumsal güç, liberal aydın olarak tanımlanan ve toplumda etkili olan yazar ve yorumculardı.
Liberal aydınlar, o günlerde toplumu uyarma görevlerini yapmadılar.
Liberal aydınların büyük ve tarihsel yanlışı, siyasetin dinselleşmesinin, özgürlükleri sınırlayabileceğini, giderek ve yer yer yok edebileceğini önceden görememeleri ya da görmezlikten gelmeleridir.
O günlerin liberallerine göre, eğitimden yönetime dek, kamusal alanda dinin varlığını yadırgamak anlamsızdır; siyasetin İslamlaşmasında da hiçbir sakınca yoktur.
Görüşleri TV ve gazete patronlarının da desteğiyle çok güçlü bir biçimde egemen kılınan liberallere göre, bir kişinin özgürlükçü sayılabilmesi için siyasetin dinselleşmesini kayıtsız koşulsuz desteklemesi gerekir. Buna karşı çıkanlar, düpedüz özgürlük düşmanıydı; üstelik bunların çoğu da birer lanetlik(!) Kemalistti!
Sonuç, liberal destekle kalıcılaşan AKP iktidarı oldu.

***

AKP karşıtlarını acımasızca ezerek kamu alanını bütünüyle dinselleştirmeyi iş edindi. Muhalefetin, basın-yayının ve özgürlükçü toplum kesimlerinin bu sürece karşı çıkmaları, iktidarın, hukuku hiçe sayan polisiye yöntemleriyle düzenli biçimde engellendi.
Tamamının değilse de kimi liberallerin Cumhurbaşkanı’nın, Cumhuriyet’e ve Can Dündar’a yönelik son suçlamalarına basın özgürlüğünü anımsayarak karşı çıkmaları, doğrusu, 2010 Anayasa halkoylaması sırasında yine kendilerinin kullandığı sözlerle, yetmez ama evet dedirtiyor!
Ancak bu hiç yetmiyor. Çünkü, Cumhurbaşkanı’nı eleştirileri, ideolojik içerikten tümüyle yoksun, diktatörlük ve yolsuzluk suçlamalarıyla sınırlı kaldı.
Diyanet’in de katılımıyla gelinen noktada dinselleşmeyen kamu alanı kalmadı; devlet din ile bütünleşti. Kamusal alan, dinin içinde eridi.

***

Liberal aydınların bir kısmı kendilerini AKP treninin penceresinden dışarı atmakla aklanırlar mı?
Buna tarih karar verecek.
Seçim sabahının can alıcı sorunu, seçmenin işbaşından uzaklaştırmaya çalıştığı AKP sultasının sonrasında demokratik bir yapılanma için ne yapmalı sorusuna yanıt bulmaktır?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları