Suriye, Libya Değilse...

02 Kasım 2011 Çarşamba
\n

\n

NATO ve AfriComun Libya operasyonu, Obamanın arkadan liderlik verme stratejisi başarılıoldu ya, Şimdi sırada neresi var sorusu gündeme geliyor. En güçlü aday Suriye. Ancak Suriyeye niyetlenenleri rahatsız eden bir durum var. Libyada izlenen rejim değişikliği senaryosunu, Suriyede aynen sahnelemek pek olanaklı görünmüyor; dekorda, aktörlerde önemli değişiklikler yapmak gerekecek. Bu bağlamda da gözler Türkiyenin, Başbakan Erdoğanın üzerinde yoğunlaşıyor. Sizi bilmem ama, tüm bunlar beni korkutuyor.

\n

Libya senaryosu zor...

\n

Libya senaryosunun Suriyede sahnelenemeyecek olmasına yol açan etkenlerin başında, coğrafi koşulları geliyor (Roff & Momani, Globe&Mail, 25/10). Suriye, Libyadan farklı olarak, dağlık bir coğrafyaya sahip. Sivil nüfus, bu dağların arasına ve kenarlarına yerleşik. Havadan bombalamak olanaklı ama, tali hasarın çok yüksek olması kaçınılmaz. Libya nüfusu 6.6 milyondu, Suriyede 22 milyon insan yaşıyor. Suriye ordusu, Libya ordusundan sekiz kat daha büyük, iki kat daha fazla uçağı, dokuz kat daha fazla tankı var...

\n

İkincisi, Suriyede muhalefetin, toplumun en fazla yüzde 40ını etkilediği düşünülüyor (age). Robert Fisk, halkın büyük bir kısmının iç savaştan korktuğunu, Esadı desteklemek için, kendiliklerinden, yüz binlerle olmak üzere sokaklara çıkabildiklerini aktarıyor (The Independent 27/10). Timedan Tony Karon, Muhalefetin karşısındaki tatsız gerçek şu ki, Suriye toplumunun büyük bir kesimi, Sünni - İslamcı akımların önderliğindeki bir isyandan, rejimden korktuklarından daha çok korkuyordiyor.

\n

Üçüncüsü, daha çok diplomatik: Birleşmiş Milletlerden, Libyaya müdahale etmeye olanak sağlayan karara benzer bir karar çıkartmak Rusya, Çin yüzünden olanaksız. Dahası, Zogby araştırma grubunun bulguları bölgede Sünni Arap nüfus içinde Esadı destekleyen kimse kalmadığını, ancak büyük çoğunluğun, Suriyeye bölge dışından, Batıdan yapılacak bir müdahaleye kesinlikle karşı olduklarını gösteriyor (The National, 30/10). Bu nedenlerden dolayı, Jarusalem Posttan Bloomfield, BM dışında, uluslararası ve bölge ülkelerinden oluşan bir Suriye Dostları grubu kurulmasını öneriyor (26/10).

\n

Öyleyse ne yapmalı?

\n

İsrail gazetesi Haaretzin bir yorumunda bu soruya oldukça mantıklı bir cevap veriliyordu: NATO ve Arap Birliği, BM, Beşşar Esadı doğrudan hedef alamaz. Çünkü İran ve Hizbullah onun yanında, Rusya ve Çinde diplomatik olarak destekliyor”. Ancak Haaretze göre Esadın zayıf bir noktası var, düşmanları da hançeri oradan batırmayı planlıyorlar. Esadın kaderi Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğanın elinde (30/10). Haaretz, “‘Özgür Suriye Ordusu denen şey Esad rejimini tehdit edemez, ama Türkiyenin desteğiyle giderek büyüyor diyor. Zogbynin yukarda aktardığım araştırmasının bulguları da, Türkiye üzerinden yapılacak, Suudi Arabistan tarafından desteklenecek bir müdahaleyi, bölge halklarının benimseyeceğini ima ediyordu.

\n

Gerçekten de, son haftalarda medyada izlediklerim, bana böyle bir senaryonun uygulanmaya konduğunu düşündürüyor. Hakkâri-Çukurca baskınından sonra, daha toz duman yatışmadan hemen parmaklar Suriye ve İranı gösterdi. Geçen hafta, New York Times, yaygın olarak aktarılan bir haberinde, Türkiyenin Suriyeli isyancıları barındırdığını, koruduğunu hatta silahlandırdığı anlatılıyordu. Wall Street Journal, başyazısında, Türkiye artık Esadı hedef alıyor”, “Obama, arkadan liderlik verme konusunda yeni bir fırsat yakalıyor (31/10) diyordu.

\n

Dışişleri Bakanı Davutoğlunun Türkiye’nin Suriyelileri ve Filistinleri koruma sorumluluğu var (Peki Esadı destekleyen yüzde 60ı kim koruyacak? Yoksa bunlar Suriyeli değil mi?) sözleri, Suriyeli isyancılara kucak açarken Sakın Türkiyeyi karıştırmaya kalkma ültimatomu, meşruiyeti olmadan ayakta duramaz (sokağa çıkan 200.000 kişi -Fisk- bir meşruiyet kaynağı sayılmaz mı?) saptaması. Türkiye tarafının da bu arkadan verilecek liderliği kabul etmeye hazır olduğunu düşündürüyordu. Tam bu sırada Suriye muhalefeti, uluslararası topluluktanyardım istiyor. Arap Birliği, Esada ültimatom veriyor...

\n

Geçen hafta, Slatede yayımlanan bir araştırma, Arap isyanlarıbaşladıktan az sonra, Pentagonun CENTCOM bünyesinde, sıra dışı senaryoları düşünmek amacıyla kurulan Kırmızı Ekipi harekete geçirdiğini aktarıyordu. Kırmızı Ekip, bölgeyi İran ve Araplar, Sünniler ve Şiiler olarak bölecek senaryoları ve söylemlerini geliştirmeyi amaçlıyormuş.

\n

Benim de aklıma nedense, İngiltere, Hindistandan çıkarken yaşananlar geldi. Şimdi, Hindistan yükselirken, o zaman etnik dini söylem üzerinden kurulan Pakistan dağılıyor. O zaman, İngilterenin böl yönettezgâhına gelen Pakistan burjuvazisi, şimdilerde acaba kafasını duvara vuruyor mudur? diye düşündüm.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları