Suna Kıraç'ın Ödülü

22 Aralık 2008 Pazartesi

Toplumsal sorumluluk deyiminin ve uygulamasının dünyada yüz yılı aşan bir geçmişi var. Türkiyede yeni yeni yaygınlaşıyor.

Artık Türkiyede faaliyet gösteren büyüklü-küçüklü şirketlerin en önemli bölümlerinden biri Toplumsal Sorumluluk Departmanı Önce şirketin çalışanlarına yönelik etkinliklerle başladı bu uygulama. Şirket ya da grup mensuplarının sosyal dayanışma ve yardımlaşmasını güçlendirmek için atılan adımları, daha sonra, şirketin bulunduğu yerin çevre ve insanlarına yönelik etkinlikler izledi. Ardından, ülkenin daha uzak yerlerine yayıldı projeler.

Bu etkinlikler elbette şirketin etkinliği, tanıtımı, prestiji için önemliydi ama ülkenin ve yaşamın her alanında örnek projelerin hayata geçirilmesini de sağladı. Toplumsal sorumluluk yatırımları, tarım, hayvancılık, çevre, yol, su, eğitim, kültür, spor, müzik ve daha birçok alanda gözalıcı kalkındırma atılımları yarattılar.

Ama saygın kurumlar, toplumsal sorumluluk etkinliklerini, insanların gözlerinin içine soka soka yapmadılar. Reklam amacıyla kullanmadılar. Sessiz sedasız, amacına ve anlamına uygun tavırlar içinde oldular. Bugün bazı belediyelerin yaptığı gibi, caddeleri, sokakları, duvarları, köprüleri pankartlarla donatıp Şunu da yaptık, bunu da yaptıkhavasına girmediler. En fazla, kendi internet sitelerinde yapılan işleri ve yeni projeleri duyurdular.

***

İşte bu alanda övgüye ve ödüle layık bir kişiye, bir işkadınına ödül verildi geçen gün. Türkiyenin en eski ve en büyük özel kuruluşu Koç Grubunun Yönetim Kurulu Başkanvekili Suna Kıraç, Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfının 2008 Toplumsal Sorumluluk Ödülüne layık görüldü. Kıraç, ciddi sağlık sorunlarına rağmen ödül törenine tekerlekli sandalyeyle katıldı ve ödülünü aldı.

Kıraça ödülünü veren 9uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin sözleri, yukarıda özetlemeye çalıştığım sessiz sedasız, anlamına ve amacına uygundavranışın altını çiziyordu. Demirel, Suna Kıraçın toplumsal sorumluluk alanında yaptıklarının hepsini bildiğini söylüyor, başka insanların da bunu görmesi gerektiğini vurguluyordu. Gerçekten de Suna Kıraçın yaptıklarını çok az insan biliyordu; çünkü o, yaptıklarını hiçbir zaman reklam aracı olarak kullanmamıştı.

Vehbi Koçtan Memleketim varsa ben varım, her şeyimi bu memleket sayesinde elde ettimsözünü defalarca dinlemiştim. Yaşadıkları ve yaptıkları bu ilkesine hep sadık kaldığını gösteriyordu. O Vehbi Koçun kızı Suna Kıraç da babasının izinden gittiğini sayısız örneklerle gösterdi. Suna Kıraça da Koç Grubuna da yakışan, varlığını, zenginliğini borçlu olduğu bu ülkeye, bu ülkenin nimetlerine, bu ülkenin insanlarına ve doğasına, bu ülkenin aydınlanma, kalkınma ve refah yolunu açan atalarına sevgi ve saygı göstermekti.

Suna Kıraçın ödülü bu sevgi ve saygının takdir edildiğini gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkel... 9 Şubat 2009
Elde Var Hamas 2 Şubat 2009
Uğur Mumcu Işıktır 26 Ocak 2009

Günün Köşe Yazıları