Sağduyu ve Akıl...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Bugünkü gazetemizde Ergenekon adıyla ünlenen garip davanın savcısına ilişkin bir belgeyi sunuyoruz.

Bu belge suç deliliolarak iddianameye konmuştur; ama, tersine bir işlevle, Ergenekon savcısının hangi fikri güdülenmeyle hareket ettiğini açık seçik kanıtlamaktadır.

Türkiyede yargının iddia makamında oturan kişi yalnız savcı değil, cumhuriyet savcısı olarak anılır; bu bizim ülkemizin bir özelliğidir.

Ne yazık ki bir süreden beri Atatürkün laik Cumhuriyeti her yönden yoğun bir bunalım ortamına sürüklenmiş bulunuyor. İş şirazesinden çıkmadan bu gidişatın frenlenmesi gerekir.

*

Yaşadığımız bunalımın dış ve iç kaynakları aşağı yukarı belirginleşmiştir.

Yaklaşık yüz yıl önce, Osmanlı Devleti döneminde yaşanmış Ermeni tehcirini güncelleştirip iç politikanın en sıcak sorununa dönüştürmek, kimin ya da kimlerin marifetidir?

Sevrin tarihe gömüldüğünü, Lozanla Osmanlıdan miras kalan sorunların çözüldüğünü sanıyorduk...

Oysa bugün Rum, Ermeni, Kürt üzerine kökü dışarda oyunlar Türkiyede gündemin birinci maddelerini işgal ediyorlar.

*

Birinci Dünya Savaşı, çağ dışına düşmüş Osmanlı İmparatorluğunun sonu oldu. Ancak Anadolu Türkleri galiplerin Sevrle dayatmak istediği düzeni reddederek ulusal direnişe geçtiler, Milli Kurtuluş Savaşını kazanarak laik Türkiye Cumhuriyetini kurdular.

1914’ten 1922ye dek yaşanan süreçte savaş koşulları geçerliydi. Osmanlının Ermeni tehcirinden sonra, Rumlarla yaşanan Mübadele Anadolu Hıristiyanlığını büyük çapta tasfiye etti.

Bu tarihsel olaylar nedeniyle yalnız ve ısrarla Türkleri suçlamak, ya yalınkat bir ilkel düşüncenin ya da altında çapanoğlu yatan bir kurnazlığın ürünüdür.

*

Bugün Anadoluda 70 milyon nüfus yaşıyor. Son araştırmalara göre bunun yüzde 15i Kürttür; Ermeni ve Rum nüfus yok denecek düzeydedir.

Ne yazık ki dışardaki ve içerdeki Ermeni, Rum, Kürt kesimlerine yüklenmek istenen en olumsuz ve tuhaf politikalar, dün Anadoluyu paylaşmak isteyen emperyalist odakların ve yerli işbirlikçilerinin sıcak stratejilerini oluşturuyorlar.

Bu işbirlikçilerin Ergenekon iddianamesini canhıraş bir çabayla destekledikleri de görülüyor.

Bu bir tesadüf müdür?

*

Türkiyeye, Atatürk Cumhuriyetine, bağımsızlığa, laikliğe, Türk yargısına, Silahlı Kuvvetlerine, Anadoluda 1923te kurulan yaşama biçimine sürekli saldırıya dönüşen bu siyasetleri yürütenlerin hesap edemedikleri bir şey var...

Türkiyenin var oluşunu tehdit eden bu siyasetler, ülkede milliyetçiliği tahrik etmektedir.

Anadolunun Ulusal Kurtuluş Savaşı ve 1923 Devrimiyle kazandıklarını elden çıkarmaya niyeti olduğunu hiç sanmıyoruz.

İç ve dış ortaklaşa bir yaklaşımla Türkiyeyi çökerteceklerini sananlar, aldanıyorlar.

Meşru müdafaaya zorlandığı zaman Anadolu halkının savunma güdülenmesinde nasıl birleşebildiğini vaktiyle yaşayarak öğrenmiş bulunuyoruz.

*

Bugün emperyalizmin Ilımlı İslam Devleti Projesine bel bağlayarak oluşturulan iktidar ortamında alabildiğine fütursuzlukla Türkiyenin var oluşuna saldıranların yarın pişman olmaları işten değildir.

Bu nedenle şimdiden daha makul, dengeli, ılımlı bir tutumu benimsemelerinde, yalnız ülke ve halk değil, kendileri hesabına da yararlar bulunduğu açıktır.

Cumhuriyet



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son Kale Cumhuriyet 24 Ocak 2024
Sonsuza dek 10 Kasım 2023

Günün Köşe Yazıları