Türkel Minibaş

Resesyonun Ardı Deflasyon mu?

23 Aralık 2008 Salı

Geçen hafta Göz Ucuylaya Deflasyon tehlikesi büyürken... başlığını atarken böyle bir tanı için erken mi diye epey düşünmüştüm. Haftası geçmeden TÜSİADdan resesyon uyarısı ve iç talebin canlandırılması istemi gelince, erkenci olmadığımı gördüm.

Malum, resesyon dediğiniz; ekonominin durgunluğa girmesi. Yani, büyümenin yavaşlaması, yatırımların azalması Derken yurtdışı ve yurtiçi sipa-rişlerin iptali... Kısacası, talebin daralması sonucu satışların azalması.

İşveren gözlüğüyle baktığınızda: Daralan talep nedeniyle satışlar düştüğünden kâr oranları da hızla gerilemeye başlamakta. İşveren de en kolaycı çözüm olan emek faktörünü küçülterek durgunluğa dayanmaya çalışmakta. Böylelikle hem vergi indirimi, teşvik, düşük faizli kredi gibi destekleri çabuklaştırmak için hükümetler üzerinde baskı oluşturma olanağını yakalamakta! Hem de globalizmle gelen esnek üretim ve yönetim biçimleri için gerekli zemine grev benzeri karşı duruşlarla karşılaşmadan kavuşmuş oluyorlar.

General Motorsun, Fordun yaptığı gibi önce çalışanların işten çıkartılması, kâr oranlarını korumak için devletten bekledikleri desteği bulamadıklarında da en büyük silahları olan fabrikaları kapatma kozunu oynamaları, bunun global boyuttaki son örnekleri!

Resesyon nedeniyle fiyatların yarın düşeceği beklentisinin giderek artması, deflasyon riskini hiç de küçümsememek gerektiğini göstermekte. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağın iç talebin canlandırılması gereğinin altını defalarca çizmesinin temelinde de aynı kaygının yattığı kesin.

Öte yandan iç talebin canlanması, fiyatlar kadar para politikasına da bağlı. Yani, faiz oranlarındaki gerileme bireyleri tasarruf yerine tüketime yönlendirebilir. Ne var ki, para politikalarının iç talep üzerinde canlandırıcı etki yapabilmesi:

geleceğe dair belirsizliklerin ortadan kalkmasına;

piyasanın şeffaf, yani yatırımcının farklı yatırım seçenekleri arasında karar verirken temiz bilgiye sahip olmasına;

hükümet üyelerinin en azından cumhurbaşkanı ile başbakanın ekonomik söylemlerinde tutarlılık ve bütünlük sergilemelerine;

dayanıklı mal ve hizmet fiyatlarının ve satış şartlarının tüketiciyi satın almaya özendirmesine bağlı.

Faiz oranlarındaki gerilemenin iç talebi nasıl tetikleyeceğinin en önemli göstergelerinden biri, tabii ki tüketici güven endeksi. Gelin görün ki kasımda endeks yüzde 7.22 azalarak 68.88e geriledi. Gelecek dönemde yarı dayanıklı tüketim mallarına yönelik harcama yapma düşüncesini gösteren endeks yüzde 3.29 azalarak 92.46ya Gelecek dönemde dayanıklı tüketim malı satın alma ihtimali de yüzde 6.67 azalarak 14.87ye gerilemiş durumda.

Kısacası, Merkez Bankasının 1.25 puanlık son faiz indiriminin iç talebi canlandırmasını beklememek gerek.

Kaldı ki, ekonomideki yavaşlamanın iç talep üzerindeki etkisini ve… 2009’un nasıl seyredeceğini yakalayabilmek için 2008in gerçekleşen verilerine şöyle bir bakmak bile yeterli. Örneğin:

Büyüme hızı 2008’in üçüncü çeyreğinde yüzde 0.5e indi. Reel sektörün sıfır büyüme beklentisi böylelikle gerçekleşmemiş oldu, ama Sıfır ya da negatif büyüme hızlarına henüz ulaşılmamış olması, resesyon riskini yine de ortadan kaldırmamakta. Zira, üçüncü çeyrekte kamu harcamaları ve yatırımları beklenenin üstünde arttı. Kamu harcamalarının yüzde 18.4, kamu yatırımlarının da yüzde 22.2 oranında artması, büyümedeki hızlı gerilemeyi frenledi.

Sanayi üretim endeksinde 3 aydır süren gerileme imalat sanayiine ekimde yüzde 10.3 olarak yansıdı. İmalat sanayiinin sadece 1 ayda yüzde 10.3 gerilemesi, büyümedeki yavaşlamanın süreklilik kazanma olasılığını arttırdı! Hükümetin hâlâ bunu 2009 bütçesine yansıtmaması ise, muhtemeldir, bizim kadar IMFnin de cevabını beklediği sorular arasında yer almakta!

Merkez Bankasının yatırım anketine göre imalat sanayii yatırımları da 2007ye göre cari fiyatlarla yüzde 34.3 azalmış.. 2009’da gerçekleşmesi beklenen yatırım harcamalarının artış oranı da şimdiden yüzde 10.6 düşmüş durumda. Bu da istihdam arttırıcı söylemlerin iyi niyetten öteye geçmeyeceğini; istihdam artmadığı sürece iç talebin canlanamayacağını göstermekte!

Uzun lafın kısası, reel sektörün özellikle de büyük ölçekli üretici ve ihracatçılar resesyon uyarısı yaparken AKPnin demodelikten kurtulup kriz değdi-değmedi tartışmalarını rafa kaldırma zamanı çoktan geçti! Ama, gelin de bunu Başbakana anlatın!

[email protected]

www.turkelminibas.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları