Hırsız, Alçak ve Yazar

29 Kasım 2011 Salı
\n

\n

Çiçeklerin Meryem Anasıromanında tanımladığı türden bir çocuktu; Hayvan gibi avlanan, yüzleri erken kırışan, yanardağı andıran çocuklar ırkından. Hırsızdı, mülksüzdü, babası belli değildi. Annesi onu doğar doğmaz terk etmişti. On yaşında yetimhaneden kaçtı, hırsızlığa girişti. Üç yıl sonra bir zanaat okuluna kaydoldu ama orada da çok kalamadı. 1926’da, üç ay süren ilk hapishane deneyimini yaşadığında 15 yaşındaydı. Serbest kaldığında uslanmadığı görüldü ve reşit olana kadar kalmak üzere ıslahevine konuldu. 1930ların sertliği ile ünlü bu ıslahevi Jean Genetyi gerçek bir suçlu haline getirecekti. Oradan kurtulabilmek için yazıldığı askerlikten ve Fransadan da firar eden Genet, bir yıl çeşitli ülkeleri ve hapishanelerini dolaştı, 1937’de yeniden Fransaya ve mesleğine döndü. Beş yıl boyunca ya hırsızlık yaptı, ya fahişelik. 1942de bir kez daha cezaevine düştüğünde olgunlaşmıştı. İlk şiirini yazdı, ilk romanıÇiçeklerin Meryem Anası yayımlandı. Bu kitap Andre Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekti, cumhurbaşkanına dilekçe vererek cezasının affını sağladılar. Bu aftan sonra, suç dünyasına dönmedi, kendini edebiyata verdi.

\n

***

\n

Bir mahkûm gibi giyiniyordu. Siyah bir tulum, siyah çoraplar ve tahta ayakkabılar. Çılgın bir imge gücüne sahip olanlar, karşılığında, şu büyük şiirsel yetiye de sahip olmalılar; evrenimiz üzerinde rahatlıkla etki yapmak için, onu ve değerlerini yok sayma yetisi diyordu. Fransadaki toplumsal hareketlerden Filistine ve Amerikadaki Kara Panterlere kadar çok sayıda mücadeleye destek verdi. 1948de çıkan Hırsızın Günlüğü otobiyografisi sayılır. Hırsızların, fahişelerin, eşcinsellerin, pezevenklerin dünyasına şiirsel bir dille, derin ve incelikli ruhsal çözümlemelerle giren bu roman, erkek egemen toplumun iktidarına, söylemlerine ve davranış kodlarına meydan okur. İktidarın erkek ve polis nitelikleriyle özdeşleşmenin küçültücü hazzını yaşamış olan Genet, kendi deyimiyle korkak, hain, hırsız ve eşcinseldir. Aşağılanmanın ve kendini aşağılamanın doruğunda aziz gibi gezinirken dışında kaldığı dünyaya tuttuğu aynada, ahlak dışılığın, ihanetin, şiddetin imgelerini sergiler. Balkon ise tüm eserleri içinde en çarpıcısıdır. Türkiyede de sahnelenmiş olan bu oyunda yeryüzü egemenlerini alaycı ve acımasız bir dille eleştirir.

\n

Genet, seçme hakkını kullanıp kendisini reddeden topluma karşı olmuştur, varoluşunu suçta bulmuş ve kötülüğün düzen tarafından ele geçirilmemek için gerekli olduğunu savunmuştur. Bu tutumu uzun zaman yeraltında yaşayan toplum dışı birinin, birçok insanın dokunmaya bile cesaret edemediği bazı değerlere hayatın içinden yaptığı bir saldırıdır. Ancak Genet, bu saldırıyı vahşi bir şiire dönüştürmeyi başarmış ve yanı başımızda duran ama görmezden gelinen bir dünyayı yasadışının çarpıcı diliyle betimlemiştir.

\n

Ölümünden kısa süre önce, atölyesinde ziyaret ettiği yontucu Alberto Giacometti ile yaptığı röportaj ve onun sanatı üzerine yorumunun yer aldığıGiacomettinin Atölyesi adlı sanat kitabı son yapıtıdır. Öldüğünde isteğine uygun olarak Fasın Tanca yakınlarında bir hapishane ile genelevin ortasında bulunan küçük bir ispanyol mezarlığına gömülmüştür.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları