Kömürle Uçurula(n)cak Türkiye!

24 Aralık 2008 Çarşamba

Yaklaşık bir yıl önce 4 Ocakta bu köşede (-cak)lı başlıkla şöyle yazmışız:

Başkent Ankarada hava kirliliği 1960ların başında belirmeye başlamıştı. O tarihlerde başkentin nüfusu bugünün onda biri kadar olmalıydı. Gecekondu ya da konut patlaması bu denli değildi. Havayı kirleten araç sayısı da yirmide bir düzeyindeydi. Ama kötü kömür yakılmasından dolayı başkentin çanak biçimindeki çukurunda, hava kirliliği kendini ciğerlerimizde hissettiriyordu.

Bir zamanlar temiz havası nedeniyle verem hastalarının getirildiği, sanatoryumların açıldığı Ankarada kirlilikten göz gözü görmez oluyor, solunum darlığı çekenler, hastanelerin acillerinde sıra bekliyorlardı. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi rahmetli Ecvet Güresin hava kirliliği ile mücadele için bir kampanya başlatmıştı. Ankarada büyük ülkelerin elçilik çalışanlarına özelhava kirliliği zammıödenmesi örneğinden hareketle, önerim üzerine Türkiye Gazeteciler Sendikası, gazetelerle yaptığı toplusözleşmelere, Ankarada çalışan üyeleri içinhava kirliliği tazminatıkoymaya başlamıştı. Bu uygulamayı bazı sendikalar da yerel yönetime, hükümete ve işverenlere baskı olması için benimsemişlerdi.

Baskılar sonuç vermiş. Hükümet Ankarada kullanılan kömürü denetim altına almış, kentin çeşitli yerlerinde hava kirliliği ölçümü için gezici istasyonlar kurulmuş, zaman zaman alarmlar verilmişti. Doğalgazın devreye girmesi ile sorun çözümlenmişti. Doğalgazın ulaşamadığı yörelerde sobalar için Ankara Belediyesi, Güney Afrikada kirlilik oranı çok düşük kömür madeni bile satın almıştı. Biraz pahalı olan bu kömür nedeniyle Ankaraya kaçak kömür girişi denetlenir olmuştu.

Ancak, Melih Gökçekin belediye başkanı olmasından sonra, Ankarada değil kirlilik yaratan kaçak kömürün önlenmesi, bu kömürlerin belediye eliyle seçmene hediye olarak dağıtılmasına başlandı. Hava kirliliği yeniden hortladı.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi, Ankaranın sekiz yerinde hava kirlilik ölçüm merkezini birkaç hafta önce yeniden hizmete sokmak zorunda kaldı. Merkezin Başkanı Doç. Dr. Mustafa Ertek basına yaptığı açıklamada,Sunduğumuz hizmet, özellikle yaşlılar, çocuklar ve solunum yolu hastalığı olanlar için yaşamsal önem taşıyordedi.

Ankarada hava kirliliğini hortlatan AKP hükümetinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın şu sözlerine bakın:

Valilerimiz, kaymakamlarımız şunu bilecek: Eğer evinde sobası yoksa sobasını da al, benim fakirim onurludur, gururludur, senin kapına gelmesini beklemeyeceksin. Ne yapacaksın? Gideceksin, arayacaksın, bulacaksın. İcabında sayın valim, sayın kaymakamım atlayacaksın, kamyonun şoför mahalline oturacaksın, gerekirse sen gideceksin, kapıyı çalacaksın, kömürü sen vereceksin... Bunu yaptığın gün bu Türkiye ne olur biliyor musun? Uçar, uçar...

Hayda!!!

Dünya Kyoto Sözleşmesi ile, küresel kirlenmenin önlenmesi için bilmem neresini yırtarken, Dr. ErtekAB mevzuatına uyumda hava kalitesinin öncelikli konulardan olduğunusöylerken; Erdoğan bey, dünyada tüketiminin sınırlanmasına çalışılan kömürü valilere ve kaymakamlara kapı kapı dağıttırıyor... Halka şirin görünmek için, halkı zehirli gazlarla uçuruyor. Halkını zehirlemeyi marifet sayan, tarihe altın harflerle yazılacak bu vecizesinden dolayı Erdoğanı hep birlikte alkışlayalım.

Bir yıl öncesinde Ankarada olacakları öngörmüştük ama Erdoğanın genelde Türkiyeyi nasıl uçuracağının ileri görüşlülüğünü doğrusu algılayamamışız! Son bir ayda basına yansıyan bazı haberlerden alıntılara göz atalım:

29 Kasım Hürriyet: Artan hava kirliliği kalp hastasına tehdit!

13 Aralık Hürriyet: Muğlada bedava kömür dumanı tepkilere yol açtı.

18 Aralık Milliyet: Bursa, Sıvas, Kayseride zehir bulutları. Nefes almanın güçleştiği Erzurum merkezi başta olmak üzere Manisa, Kütahya ve Kayseri gibi kentlerde kara bulutlar oluştu.

19 Aralık Hürriyet: Hava kirliliğinde Ankara Sıhhiyede dünya rekoru kırıldı.

20 Aralık Akşam: Doğalgazı kıstık, seçim kömürüne yüklendik, bedava zehir... İstanbulun bazı semtleri duman altı... Bedava kömür havamızı bozdu.

21 Aralık Cumhuriyet: AKPli Çevre Komisyonu Başkanvekili Mustafa Öztürk bedava kömürlerin hava kirliliğini tetiklediğini, halk sağlığını olumsuz etkilediğini, Denizli, Afyon ve Konyanın en kirli kentler olduğunu itiraf etti.

21 Aralık Hürriyet: Çevre Yönetimi Genel Müdürü Lütfü Akça, hava kirliliğinin yüksek görünmesinin yanlış ölçüm ve araçlardaki arızadan kaynaklandığını öne sürdü. Akça için Özrü kabahatinden büyük diyen Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Profesörü Recep Akdur, Diyelim ki Sıhhiyedeki alet bozuktu. Bahçelievlerdeki, Kayaştaki, Demetevlerdeki alet de mi bozuk? sözleri ile tepki gösterdi.

Türk tarihine halkını zehirleyen başbakan diye geçecek olan Erdoğan, bu haberlerden sonra tutmuş, utanmak yerine Akşam gazetesinin sahibi Mehmet Emin Karamehmete Ya gazeteni kapat ya da yalan yazma diyor. Ama hiç kuşkum yok Aziz Nesinin halkı, kendilerini bedava zehirleyen bu Başbakana yine oy verir. Helal olsun müstahak olanlara! Olan kurunun yanındaki yaşlara oluyor!

Madalyalı Lozan Masası İlk TBMMde

 

İsviçre Cumhurbaşkanı Pascal Couchepin, Ankara Büyükelçiliğinin 80. yıldönümü nedeniyle yaptığı ziyarette Türkiyeye olağanüstü bir hediye vermişti. Hediye, Türkiye Cumhuriyetini doğuran 24 Temmuz 1923te Lozan Antlaşmasının imzalandığı masaydı.

Masanın Çankaya Köşkünde, bugünkü TBMM Binasında, Ankarada Resim ve Heykel Müzesinde sergilenmesi gibi öneriler yapılmış, masa ortada kalmıştı. 14 Kasım tarihinde bu köşede yazdığımız yazı şöyle bitiyordu:

İki önerimiz var. Yabancı devletleri bu masaya oturtan ilk TBMM Müzesi ya da Lozan görüşmelerini başarı ile sürdürüp imzası ile noktalayan İnönünün Pembe Köşk Müzesi en uygun yerlerdir.

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün arayıp şu bilgiyi verdi: Masayı, iç düzenlenmesi yenilenmekte olan ilk TBMM Müzesinde ve ayrıca ailesinin bağışladığı İnönünün Lozan Madalyası ile birlikte sergileyip 23 Nisanda ziyarete açacağız.

Masa en doğru yeri bulmuş, ayrıca İnönünün madalyası ile de taçlanmıştı.

 

Emniyet: Bilgi verme yalanla’!

 

Basın ve halkla ilişkiler kavramının önemi ve işlevi hâlâ Türkiyede anlaşılmış değil. İster kamu, ister özel olsun, kurumların kamuya doğru ve zamanında bilgi ve haber akımını sağlama amacıyla çatıları altında bir birim oluştururlar. Bu birimler, kurumlarını ilgilendiren haberleri medyaya iletmekle, gelen soruları yanıtlamakla ya da bilgi edinme isteklerini zamanında karşılamakla yükümlüdürler.

5 Aralık sabahı uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili bazı soruların yanıtlarını öğrenmek amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğüne bir faks gönderdim. Görevli yakın ilgi gösterdi, ilgili narkotik birimine soruları aktaracağını, yanıtları alınca ileteceğini söyledi. Bayramlaştık. Araya bayram girdiği için zamanında yanıt beklemiyordum.

18 Aralık akşamı basındaki görevli arayıp ilgili dairenin Beş çalışma günü sonrasında gelen sözlü şu yanıtını iletti: İlgili birim, internet sitemize bakmanızı, yanıtların orada bulunabileceğini bildirdi!

Oysa orada bulamadığım için sorularımı fakslamıştım. Söz konusu narkotik birimine bir süre önce kitaplığımdaki tüm yerli yabancı uyuşturucu bağlantılı kitaplarımla, arşivimdeki bazı belgeleri bilgi ve görgülerine katkı olabilir düşüncesiyle hediye etmiştim. Bilgilerinin artıp artmadığını bilmiyorum ama görgülerinin artmadığı kesindi.

Ankarada yaşadığım halde, İstanbul Emniyetinden internet iletileri geliyor. Hiçbiri haber değil, çoğunlukla haberlerin yalanlaması niteliğinde! Anlaşılan yazacağım bir yazı konusunda bilgilendirilmeyeceğim, ama ertesi günü basın iletileri ile yalanlanacağım!

 

Elmek: [email protected] \tFaks: 0312. 442 79 90



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları