Gül’ün ‘Doğu- Batı sentezi’

23 Haziran 2015 Salı

Sarkozy ailesi, Katar şeyhi ve eşiyle çok ahbaptır. Hayrünnisa Gül’ün de tarzı -misal!- Emir’in eşi Şeyha’nınki gibi olsa; Sarkozy’ler ve Gül’ler arasında farklı bir diyalog ortamı gelişebilirdi...
İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano için Çankaya’da verilen bir davette, yanımda oturan bir AB büyükelçisinin bana samimi bir sohbette söylediği sözler bunlar.
“ ‘First lady’, göz alıcı beyaz tesettürüyle herkesin siyah çektiği ortamda tüm dikkatleri üzerine topluyor” diye yazmışım o yemekten sonra düştüğüm notlarda:
Bu bir Doğu-Batı sentezi mi? Hayır değil. Türkiye’ye resmi bir gezi için birkaç günlüğüne gelen yabancı bir konuk bizim sahiplenmeye çok hevesli olduğumuz o Doğu- Batı sentezi yorumunda bulunabilir mi? Hayır zira ortada bir ‘sentez’ yok.”(21.11.2009 Sağnak)
Gül için Ahmet Sever’in “Doğu-Batı sentezi” yorumunu okurken Çankaya’nın o ne Doğulu, ne Batılı; biraz oradan, biraz buradan… davet atmosferi aklıma geldi.
Resmi konukların bulunduğu Güller’in masasına baktıkça gece boyu karşımızdaki görüntünün bir Doğu-Batı sentezi olmak yerine aslında tam da hep “eksen kayması fotoğrafı”na “cuk” oturduğunu düşünmüştüm.
O zaman nispeten yeni olan “eksen kayması” durumu, o günden bu yana normalleşti ve içselleşti.
Yeni Türkiye”de Gül artık bir “Doğu-Batı sentezi” olarak takdim ediliyor ve insanlara bu, garip gelmiyor.
Oysa ki “Gül ile 12 Yıl” kitabını okuyup, Abdullah Gül’ün dünyasının “sentez”e ne kertede uzak düştüğünü görmemek mümkün değil...
Çünkü “Abdullah Gül ile 12 Yıl” tam bir erkekler kahvesine girmeye benziyor, kitapta “kadın”lara olabildiğince marjinal yer ayrılıyor.
Altı sayfalık dizin bölümünde dahi ismi geçen kadın sayısı düzineyi geçmiyor. Onlar da -danışman kadrosundaki Zeynep Damla Gürel dahil- üstünkörü anılıyorlar. Bir kadın hariç: Hayrünnisa Gül ki, o da… bildiniz yalnız mağduriyet ve türban isyanı ile gündeme geliyor!

‘Avrupa ile aynı dil!’
Sever, bu ağır erkek ortamına karşın Gül’ü, Batı ile aynı dalga boyunda, “aynı dili konuşan lider” olarak tanımlamış.
Avrupa ile “dil, frekans ve siyaset uyumsuzluğu” sorununu -Sever’e göre- sadece Gül aşabiliyor.
Öyle ki Batı ile ilişkilerde CHP’nin rolünü dahi, 10 yıl Avrupa Konseyi’nin rahlesinden geçen, Avrupa’yı bilen, anlayan biricik lider konumundaki Gül’ün kapmış olduğunu belirtiyor Sever.
Bunların anlatıldığı satırların altına yerleştirilen fotoğrafa (s.58!) bakıyorum.
Gül’ün bir Strasbourg çıkarmasında kendisini izleyen gazetecilerle uçakta çekilmiş bir pozu var.
Fehmi Koru’sundan, Birand’ına, Hasan Cemal’inden Karaalioğlu’na “rejim”in tüm gazetecileri hazır ve nazır, fotoğrafta yer almış. İçlerinde tek kadın yok!
Ama ne gam!
Türkiye’de böyle sırf erkeklere açık bir dünya, rahatlıkla “Doğu-Batı sentezi” olarak takdim edilebiliyor.
Kadınsız bir düzende Avrupa ile aynı dili konuşmak mümkün olamaz!” düşüncesi Sever’in aklından geçmiyor.
Yazarın kendisi de esasen erkekler klübünü belli ki yadırgamadığı için “İddialı ‘sentez’ tespitinin altına bari kızlı erkekli bir görüntü iliştireyim de çelişki olmasın!” demiyor.

‘Demokraside tavizsiz’
Kadınların özgürlük mücadelesini türbana indirgemek, demokrasi duyarlılığını dost gazetecileri kollamakla sınırlamak ve de alicenap jestlerden ibaret görmek, Gezi’ye üzülmek ama beri yandan sosyal medya yasaklarına ön açan internet yasasını onaylamak, baskıyı frenlemek adına hiçbir şey yapmamak/yapamamak...
Demokrasi- insan hakları savunuculuğu, Avrupa ile aynı dili konuşmak bu mudur?
Sever iltifatı öyle abartmış ki Gül için, “Demokrasi ve insan hakları konularında bir anda tavizsiz bir kişiliğe bürünüyor. Adeta çetin ceviz olabiliyor!” bile demiş.
Demokrasi” ve “tavizsiz” ifadelerini Gül ile aynı cümlede geçirmek bile bulunduğumuz ortamda “kara mizah”gibi.
Ama burası “Yeni Türkiye”!
Yeni Türkiye’nin, “yeni Doğu-Batı sentezi” hayırlı, uğurlu olsun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları