Bir Tutam Yaşama Sevinci...

15 Aralık 2011 Perşembe
\n

\n

Martin Scorsesenin Hugo filmini gördüm ve kendimi çoktandır hissetmediğim kadar iyi ve mutlu; yeryüzünü de daha güzel, daha şefkatli hissettim.

\n

Filmin eleştirisini bu sayfalarda daha önce okudunuz. Ben, bana yaşama sevinci veren özellikler üzerinde durmak istiyorum.

\n

Neden mi bunca etkilendim?

\n

Ne anlattığı kadar, nasıl anlattığı ile de çarpıldığım ve sarsıldığım için

\n

Sinemanın muhteşem bir sanat olduğunu, sinema tarihine göndermeler yaparak, bu sanata saygı ve sevgi duruşunda bulunarak ortaya koyduğu için... (Sadece Georges Mélies değil, Lumiere Kardeşlerden, Buster Keaton ve Chapline nicelerine göz kırpmalar vardı.)

\n

70 yaşındaki usta yönetmenin, üç boyutlu film tekniğini şimdiye dek kimselerin kullanmadığı gibi kullanıp, bu tekniğe nasıl yeni anlamlar kazandırdığı, nasıl taze ve genç bir enerji yüklediğini gördüğüm için

\n

Sinema ile düş gücü; sinema ile sihirbazlık, sinema ile büyü arasındaki ilişkiyi iliklerimize işlediği için Ve yaşamın o büyüsüne hepimizin çok hem de çok ihtiyacı olduğu için

\n

Akreple yelkovan arasından

\n

1930’lar Parisinde bir tren garı Hugo yetimdir. 12-13 yaşındadır. Garın dehlizlerinde, kulelerinde yalnız yaşamaktadır. Çok özlediği babasından miras aldığı bir tutkuyla yaşamaktadır. Tutkusu merakıdır; keşfetme dürtüsüdür, teknik becerileridir, tüm makineleri, aletleri tamir etme güdüsü ve yeteneğidir. Ona göre Hayatta her şeyin bir nedeni, bir amacı vardır. Makinelerin bile”...

\n

Hugonun var olma nedeni, onu hayata bağlayan amaç ise tren garının tüm saatlerini her gün kurmak (kimselere görünmeden barınabilmesinin tek yolu budur); bir de babasından kalma eski bozuk bir robotu onarıp çalıştırmak Gardaki oyuncakçı yaşlı Georges Babadan aşırdığı parçalarla sürdürür bu işi.

\n

O görkemli garı, gardaki insan ilişkilerini, garda akan ve duran zamanı, garın gerisinde uzanan o muhteşem kenti, kentin ötesinde uzanan dünyayı, Hugoyla birlikte dev saatler arasından izleriz. Tıkır tıkır işleyen, dönen, iç içe geçen, ayrışan çarklar, zemberekler arasından Akreple yelkovan arasından

\n

Sevinçler, acılar, korkular, umutlar, dönen çarklar ve dişliler arasında kâh ezilip un ufak olur; kâh dakikalar arasında yeşerir, dallanır budaklanır

\n

Georges Babanın torunu, edebiyat tutkunu Isabellanın yardımıyla Hugonun robotu çalışır hale getirmesi, ne çok şeyi değiştirecektir. Sadece Hugo için değil Yaşlı oyuncakçının gerçek kimliğine kavuşabilmesi, geçmişiyle barışabilmesi için de

\n

Tutkunuzdan vazgeçmeyin!

\n

Unuttunuz mu?!

\n

Hugo arkadaşı Isabellaya dediydi ya:Hayatta her şeyin bir nedeni vardır. Bir amacı, gayesi vardır. Makinelerin bile…”

\n

Filmi kâh gözlerim yaşararak, kâh heyecandan nefes almayı bile unutarak ama hep gülümseyerek izledim.

\n

Acımasız bir dünyada, şiddetle, hoyratlıklarla sarmalandığımız bir ortamda, nicedir yitirdiğimiz incelikleri yeniden yeniden hatırladım.

\n

Geçmişle günümüz arasında, önceki kuşaklarla yeni kuşaklar arasında kurmaktan kaçındığımız bağları ne çok özlediğimi anımsadım.

\n

Zaman kavramı üzerine, yaratıcılık üzerine yeniden düşündüm

\n

Yaşımız kaç olursa olsun, hepimizin yaşamda ne çok, ne çok, ne çok sevgiye, şefkate ihtiyacımız olduğunu bir kez daha duyumsadım

\n

Sinemadan çıktığımda dünya daha güzel, ben daha mutluydum. Önüme çıkan herkese, Sakın tutkularınızdan, amaçlarınızdan vazgeçmeyin!diye haykırıp sarılmak istiyordum.

\n

Uyarı: Bu çok katmanlı film, bir çocuk filmi değildir!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları