Nanoteknolojide Bir Proje Pazarı...

25 Aralık 2008 Perşembe

2 gün süren önemli bir etkinlik. Adı: Nanoteknolojide Ürüne Dönüştürülebilir Araştırma ve Ticarileştirme Konferansı. Pazartesi günü Sabancı Center’da başladı. Dün sona erdi. Katılım herkese açıktı. Akademisyenler, öğrenciler, sanayiciler, icat yapanlar, fikri ya da projesi olup onu ürüne dönüştürmek isteyenler, finansörler... Ulusal İnovasyon Girişimi ve Türk Amerikan Bilim İnsanları ve Akademisyenleri (TASSA) Derneği tarafından ortak düzenlenen etkinlikte hem Türkiye için özel öneme sahip tekstil, kimya, enerji gibi bazı sektörlerde nanoteknolojinin uygulama alanları hakkında bilgiler ve yenilikler paylaşıldı; hem de fikir sahipleri ile finansörleri buluşturan bir proje pazarı yaratıldı. Fikir ya da ticarileşme aşamasındaki 50 proje sahibi yatırımcılarla buluştu.

Belli ki bu konuda iştah son derece kabarık. Zaten, kriz çığlıkları içinde savrulup giden ülke gündemi içinde asıl konuşulup tartışılması, ulusca bir strateji belirlenerek eyleme geçilmesi gereken konulardan biri nanoteknoloji. Üstelik Türkiyede bu alanda son derece önemli hatta ABD ve diğer gelişmiş ülkelerle yarışan çalışmalar yapılıyor.

Ancak sorun akademik alanda yapılan çalışmaların ticari bir ürüne dönüşmesinde. Daha doğrusu bir türlü dönüşememesinde... Bu noktada araştırmacı ya da proje sahibi ile sanayici arasında ara yüzya da köprü diye tabir edilen bir yapılanmanın oluşturulması gerekiyor. TASSA Başkanı ve Drexel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Banu Onaral uzun yıllardan beri ABD’de akademik dünyanın içinde yer alan başarılı bir isim. Biz Drexel Üniversitesi’nde bunu başardık. Üniversite bünyesinde bir araştırmanın ürün ve hizmete dönüşümüne ilişkin yol haritası çıkardık. Böylece hem üniversitemizi ABD’nin birinci lig üniversiteleri arasına soktuk hem de bölgesel bir güç haline geldikdiyor. Ama hemen ardından da ekliyor: Ben bile bir dönem önemli olan bilim deyip, işin ticarileştirme kısmını daima göz ardı etmiştim. Laboratuvarımın bir fikir mezarlığı haline dönüştüğünü çok sonradan fark ettim. Şimdi bu konunun Türkiye’nin de gündemine girmesi için ciddi bir çaba içindeyim. Ve görüyorum ki Türkiye’de de bunun örnekleri var..

Evet.. Örnekler var... İçlerinde ilkiEge Üniversitesi. Sizi şaşırtabilir, çünkü Ege Üniversitesi bir devlet üniversitesi. Bünyesinde 1998’den beri Prof. Dr. Fazilet Vardar Sükanın önderliğinde faaliyet gösteren EBİLTEM (Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi) 2008 yılı için Avrupanın en başarılı teknoloji transfer merkezi seçilmiş. 10 yıllık süreç içinde, bölge ekonomisine 42 milyon euro katma değer ve 260 kişiye istihdam sağlanmış; 537 patent, 1019 marka başvurusu yapılmış, 42 proje yatırıma dönüştürülmüş....

Eczacıbaşı Holding CEOsu Erdal Karamercan ise nanoteknolojinin Türkiyede gelişimi için sağlanması gereken koşulları şöyle özetliyor:

* Üniversite temelli araştırma merkezlerinin finansal açıdan desteklenmesi

* Üniversiteden çıkacak fikirlerin ticarileştirilmesi için gerekli mekanizmaların oluşturulması

* Fon yaratmak için halka arz gibi metodların kullanılması

* Teknoloji alanındaki çalışmaların belli noktaya odaklanması

* Geleceğin inovasyonda olduğu, bilgi ekonomisinin gelecekte ekonominin motoru olacağı konusunda farkındalık oluşması.

Erdal Karamercan’a göre, bu kavramların hepsi tek tek Türkiyede var. Ancak sorun bir araya getirmede. Karamercan Bu aşıldığı takdirde Türkiyenin nanoteknoloji alanında gelişmesinin önünde herhangi bir engel olmayacakdiyor...

Hep demiyor muyuz: Helva için gereken malzemelerin hepsi var ama bir türlü pişiremiyoruz şu helvayı... Sizce neden?

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları