Gülengül Altınsay

Teknik direktör ne yapar?

25 Haziran 2015 Perşembe

Tam Gürcistan’a giriş yapıyordum ki telefonum çaldı. Gazeteden aranıyordum; on bir yabancı futbolcu konusunda fikrim soruluyordu. Bir fikrim tabii vardı ama o anda yanıt vermem imkânsızdı. Yabancı sınırlamasına hep karşı oldum.
Çünkü takımların az ya da çok yabancı futbolcuyla oynaması futbolumuzun temel sorunu değildi. Önemli olan futbolun doğru temeller üzerinde inşa edilmiş olmasıydı. Eğer temel bozuksa sağlam bir sisteminiz yoksa yabancı futbolcu sayısı hiç bir şeyi değiştiremezdi.
Ne var ki bizde başı bozukluk öyle bir düzeye vardı ki kulüplere art arda UEFA’dan yasak gelmeye başladı. Artık bu ortamda yabancı sınırının kalkması yerli futbolcu kaynaklarını kurutur, spekülatör menajerlerin cebine milyonlarca liranın akmasından başka da bir sonuç vermez. Bu kadar net.
Yani futbol düzgün yönetilmiyorsa hiçbir şey lehinize işlemez.

İyi yönetim şart
Düzgün bir yönetim, teknik direktör değişiminde ya da parlak bir futbolcu transfer ettiğinizde de ilk ve gerek koşul. Çünkü onlar da kaçınılmaz olarak kulüpte kurduğunuz sisteme göre verimli ya da verimsiz olacak.
Bakın Barcelona’ya. Hoca değişiklikleri hiçbir şeyi değiştirmiyor. Tabii olumlu anlamda. Üstelik takımın başına getirilenler öyle pek tecrübeli de olmayabiliyor. İşte Luis Enrique’nin bu sezon elde ettiği başarılar. Kırk beş yaşında takımın başına getirilen Enrique Barcelona’yı adeta kupalara boğdu. Nedeni de açık; Barcelona sistemini sağlam kurmuş. İyi yönetiliyor. Öyle olunca vizyonu olan ve iyi çalışan bir hocayı başa getirdiğinizde düzen bir seviye atlıyor ve kupalar geliyor.
 
Harcanan deneyim
Beşiktaş’ta Bilic’le yolların ayrılmasından sonra Şenol Güneş, Mustafa Denizli ve Abdullah Avcı isimleri üzerinde duruldu.
Ve uzun uzun “Acaba hangisi Beşiktaş’ı başarıya götürebilecek en uygun isim” tartışmaları yapıldı.
Fakat daha buraya gelmeden önce “Neden Bilic gönderildi” sorusuna takılmış durumdayım ben. Tamam bazı karşılaşmalarda kurduğu kadro, maç sırasında yaptığı değişiklikleri ben de eleştirmiştim. Ama Bilic’in çok geçerli mazeretleri de vardı; Beşiktaş’ın stadı yoktu, kadrosu ezeli rakipleri kadar deneyimli de değildi. Ayrıca ileriye dönük stratejik bir planla her an takımın seviyesi yükseltilebilir ve beklenen başarılar gelebilirdi.
Ne var ki tepkiler karşısında harcanan yine Hoca oldu. Artık Türkiye Ligi’ni tanımış olan Bilic’le birlikte 2 yıllık çok değerli bir deneyim de böylece heba edildi.
 
Güneş geldi ama
Buradan Şenol Güneş’in Beşiktaş’a gelişini önemsemediğim anlamı çıkmasın sakın. En son Bursaspor’a oynattığı olumlu futbol da ortada. Ayrıca kişiliğiyle, olaylara yaklaşımıyla, futbol felsefesiyle futbol dünyamızın çok önemli bir ismi Şenol Güneş. Ama keşke Beşiktaş’ın sorunu yönetim sorunu değil sadece ‘teknik direktör’ sorunu olabilseydi. Böyle olunca Dünya’nın en iyi teknik direktörünü de getirseniz pek fazla bir şey değişmiyor maalesef.
Her şeyden önce bitmeyen ve ne zaman biteceği de belli olmayan stat sorunu var Beşiktaş’ın. Sonra transferler konusunda da sürekli fikir ve rota değiştiriliyor.
Acı gerçek şu ki UEFA sınırlamaları kulübün elini kolunu bağlamış durumda. Üç yıldır ertelenen sorunlar ve günü kurtarma politikalarının kulübü getirdiği nokta bu. UEFA’ya verilen sözler tutulmazsa Beşiktaş uzun bir süre Avrupa’ya gidemeyecek.
Böyle bir tabloda Şenol Güneş ne yapar, daha doğrusu ne yapabilir, birlikte göreceğiz. Hocaya şans dilemekten başka bir şey gelmiyor elden. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları