Savaş neyi çözer?

30 Haziran 2015 Salı

Eğer bir ülkede, siviller askerlerden daha militarist, daha savaş yanlısı iseler, savaş ateşinin bacayı sarmaması askerin dikkati sayesinde oluyorsa, orada çok ciddi bir sorun var demektir.
Ve böyle bir sorunun olduğu ülkede, “askeri vesayeti tasfiye” savı da dayanaksız, boş bir slogan olmaktan öteye geçemez.
Yerine daha militaristini ikame edeceksen, askeri vesayeti tasfiyenin ne anlamı kalır ki?
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur.
İktidarın dizginlerini hâlâ elinde tutan ve daha belirsiz bir süre de tutacak gibi görünen “kontrolsüz güçTayyip Erdoğan’a kalsa, Türkiye Suriye’ye hemen girecek. Allahtan “askerler” büyük risklere dikkati çekerek zor da olsa gemliyorlar Erdoğan’ı.
Türkiye’nin, Suriye’ye girmesi kolay, çıkması zor olarak özetlenebilecek olan müdahalesi, ne şekilde olursa olsun, savaşa kafadan girmesi demek.
İyi de savaş neyi çözecek?
Son dönemlerde bölgede dostundan düşmanına, herkesten şamar üstüne şamar yemiş ve Suriye’den sonra en büyük zararı görmüş ülke olan Türkiye’de iktidarda bulunanlar, böyle bir girişimin çözüme herhangi bir katkı sağlamayacağını hâlâ göremedilerse ne zaman görecekler ki?
Tabii ilk akla gelen ihtimal, onların da gerçeği görmüş olmalarına rağmen savaşı içeride kendi iktidarlarını sağlamlaştıracak bir araç olarak kullanmak istemeleridir.

***

Tayyip Erdoğan’ın politik tercihleri arasında, erken seçim senaryosu hiçbir zaman seçenek olmaktan çıkmadı.
Şimdi savaşın yaratacağı hamasi havayla savaş ortamında bir erken seçime gitmekten AKP’nin egemeni kimi yararlar umuyor olabilir.
Ne var ki, Tayyip Bey’in her zaman dikkatle izlediği kamuoyu yoklamaları, bu politikanın sanıldığı kadar getirisi olmadığını göstermektedir.
Her şeyden önce yeni bir erken seçimde, seçmenin tercihinden pişman olup, AKP’ye dönmesi olasılığının çok zayıf olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır. Öte yandan kamuoyunun büyük çoğunluğu, savaşa girilmesini desteklenecek bir girişim olarak görmemektedir.
Sınırlarımızdaki terörizm olgusuna gelince:
Halkın yalnız çok küçük bir kısmı IŞİD’e silahlı müdahalenin yanındadır. Zaten AKP’nin de bir zamanlar destek verdiği IŞİD ile gerçekte bir sorunu yok.
Onun dışında, ÖSO’ya destek politikası iflas etmştir. Zaten, diğer terörist gruplardan tamamen bağımsız bir ÖSO da yoktur şu anda bölgede.
Şimdiye kadar uygulanan politikanın verdiği sonuçlar ise ortadadır.
Suriye’nin kuzeyinde, PYD’nin egemenliği altında bir Kürt koridoru oluşmasının Türkiye’nin kırmızı çizgisi olması savına gelince:
Bir zamanlar Irak’ın kuzeyiyle ilgili, sonradan paspas edilen ve de bir daha ağzımıza almadığımız kırmızı çizgilerimizi anımsayınca, bu savın herhangi bir inandırıcılığı olmadığını hemen görebiliyoruz.

***

Kaldı ki Türkiye’nin, sınırları dışında bir oluşuma ulusal güvenliğini bahane ederek müdahaleye de hakkı yoktur. BM kararı olmadan müdahalenin doğuracağı tepkilerin göğüslenmesi güç olacaktır.
Ayrıca, PYD, bölgede IŞİD’e karşı savaşın bir güç olarak, AB ve ABD’den destek sağlamış durumdadır. Bu olgu, Türkiye’nin müdahalesine tepkiyi artıracak bir etkendir.
Nihayet PKK’nin uzantısı olan PYD’ye karşı bir girişim, Türkiye’nin Kürt sorununu içeride de bambaşka bir boyuta taşıyarak, tam da amaçladığı hedefin tersine sonuçlar doğuracaktır.
Tabii PYD tarafından girişilebilecek olan bir etnik temizlik bütün durumu değiştirebilir.
Ama onun dışında, görüldüğü gibi Suriye’ye doğrudan müdahale yani savaş hiçbir bakımdan olumlu sonuç getirmeyecektir.
Bu gerçeği anlatmak işi de devlet içinde “askere” kaldıysa vay halimize!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları