Karadeniz'e Bir Yolculuk

27 Aralık 2008 Cumartesi

İki haftadır okurlarımızdan ayrı kalmamızın nedeni olan yolculuktan söz açmak istiyorum bugün. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkentinin çok yönlü projelerinden biri olan Altın Yolların ilk etabı, “Jules Vernein İzinde. Yazarın az bilinen romanlarından biri olan İnatçı Keraban” (“İnatçı Kahraman Ağa” adıyla da çevrildi), 19. yüzyıl’da İstanbuldan yola çıkılarak, Karadenizin çevresini dolaşıp, İstanbula ulaşılan bir yolculuğu anlatır. Atlı arabayla, bir buçuk ay süren bir serüven. Günümüzün olanaklarıyla 15 günde tamamladığımız yolculuk, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbulu Karadeniz komşularımıza tanıtırken, bizlere de bölgede nelerin değişip, nelerin değişmediğini gözlemleme olanağı sundu.

Jules Vernein anlattığı bu yolculuğu gerçekten yapıp yapmadığı hâlâ tartışılıyor. Pek çok kaynak, yolculuğun hayali olduğunu, yazarın çeşitli kaynaklara dayanarak eserini yazdığını söylüyor. Oysa, Romanyada tanıştığımız bir yazar, Karpatlarda Jules Vernein geldiğini kanıtlayan izler olduğundan söz etti. Doğrusu, yolculuk boyunca, bizler de benzer bir kanıya varmadık değil. Coğrafyasıyla, insanlarıyla bölgeyi görmeden, bu denli iyi betimlemek nasıl mümkün olabilir? Ama, yazarın Jules Verne olduğunu düşünürseniz, olmayacak şey de değil. Deniz altında 20.000 fersah gitmediğine, aya yolculuk yapmadığına göre, pekâlâ Karadeniz yolculuğunu da, haritalara, kitaplara bakarak, o eşsiz hayal gücüyle anlatmış olabilirdi pekâlâ...

Karadenizde doğayı bile değiştiren, sahil yolları açıp, denizin önüne betondan duvarlar ören insanoğlu, kendini değiştirmekte o denli mahir değil. İnatçı Kerabanda anlatılan insanların bugün de aynı topraklarda yaşadığını gördük. İnatçılıkları, coşkuları, yaşama sevinçleri ile Elbette, farklı kültürlerin farklı özellikleri vardı. Balkanların ve Kafkasların insanı ne denli sıcak ve sevecense, Slavlar o denli soğuk ve acımasız.

İlk durağımız, Bulgaristanın Varna kenti idi. Belediye Başkanının kabulünün ve Varna Kent Galerisinde Bulgar sanat kurumları temsilcileri ile yapılan toplantının ardından, Yasemin Göksu, Özlem Taner ve İmran Türkoğlundan oluşan3 Kadıntopluluğu, Türkiyenin kültürel çeşitliliğini yansıtan bir halk müziği konseri verdi. Ertesi sabah, Romanyaya doğru yola çıktık; akşam Köstence Devlet Tiyatrosu sahnesindeki konsere yetişmek üzere. Programda, Tatarca bir türkünün de yer alması iyice coşturdu seyirciyi. Odessada da, Belediye Başkan Yardımcısının katılımıyla düzenlenen basın toplantısına Ukrayna basınının ilgisi büyüktü. Odessanın önde gelen yazarlarının, çizerlerinin ve sahne sanatçılarının katıldığı toplantının ardından, Odessa Edebiyat Müzesi salonundaki konsere geçtik. Türkiyede yaşamış ve yaşamakta olan 14 farklı kültürün türkülerinden oluşan repertuvarlarıyla 3 Kadın”, ‘çok kültürlübir kent olmakla övünen Odessada büyük ilgi gördü.

Ertesi gün, gene yollardaydık; Kerabanın izini takip ederek, Kırımın doğu ucuna ulaştık. Feodosia kentinde geceledikten sonra, feribotla Kerç Boğazından Rusyanın Kafkas Kapısı adlı sınırına ulaştık. Sınırda geçen uykusuz bir gecenin ardından, Krasnador, oradan da Soçi... Sonra ver elini Trabzon. Dingin bir Karadenizde gece yolculuğunun ardından, Trabzondan otobüsle Gürcistanın Batum kenti... Gürcistanda üç gün boyunca, krallar gibi ağırlandık. Acaristan Başbakanı, Eğitim-Kültür ve Spor Bakanı ve Batum Belediye Başkanının gösterdiği yakınlık anlatılır gibi değildi. Hele sevgili Nugzarın dostluğu... Tiflis Sinemasındaki Sonbaharfilmi gösteriminde, Batum Üniversitesi salonunda gerçekleşen sanatçı buluşmasında ve konserde de aynı duygusal atmosfer hâkimdi. Arif Aşçı, resmi program dışındaki saatlerinin tümünde çalışıyordu, kentin gizemini yakalayabilmek için. Odessada Kemal Gökhan Gürsesden bayrağı devralan çizer Ender Özkahraman, ilk kez geldiği Batumun büyüsünü yorumlamaya girişmişti. Film ekibimiz tek bir anı kaçırmamaya çabalarken, Nazım Alpman, “Jules Vernein izindekitabı için notlar alıyordu. Biz de, Özdem Petekle birlikte, gelecek yolculukların planları üzerinde çalışıyorduk, fırsat buldukça. Önümüzde, Mayıs 2009da Evliya Çelebinin İzindeBalkanlara yolculuk var. Eylül 2009da ise Barcelonadan İstanbula Akdenizde bir yolculuk; “Piri Reisin İzinde”… Yolculuklardan geriye birer kitap ve birer belgesel film kalacak. Ama, en önemlisi kültürler arasında oluşturulacak köprüler, yeni iletişim ağları, ortak projeler ….

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yine de İyimserlik 10 Ocak 2009
Dün Yok mu? 3 Ocak 2009
Karadeniz'e Bir Yolculuk 27 Aralık 2008

Günün Köşe Yazıları