Hikmet Çetinkaya

Çocuklar ölsün, sorun yok!...

02 Temmuz 2015 Perşembe

Çocuklarımız niçin öldürülür, kızlarımız, kadınlarımız neden vahşetin kurbanı olur?
Bir genç, sokak ortasında sopalarla, demir çubuklarla saldırıya uğrar... Bir başka çocuk hayata tutunmaya çalışırken tecavüze uğrar!
Devletin görevi o çocukları korumak ve kollamak değil midir?
Bazen 13 yaşındaki bir erkek ya da kız çocuğu... Bazen kocasından boşanmış bir kadın...
Sahi kaç çocuk, kaç genç kız, kaç kadın öldürüldü 2015 yılının ilk altı ayında...
150 kadın öldürüldü, sokaklarda, zindanlarda; çocuklar, kızlar, kadınlar cinsel saldırıya uğradı.
Işıkların söndürüldüğü kentler, karanlıkta parlayan gözler, savaşlar, kıtlıklar, sınırımızın yanı başında yaşanan katliamlar...
Hayat böyle sürüp gidiyor, tamam!
Peki, devlet kendi çocuklarına, gençlerine, cinsel saldırıya uğrayanlara niçin sahip çıkmıyor?
Doğu, batı, güney, kuzey hiç fark etmez... Ha Batman’da olmuş ha Muğla Ortaca’da...
Adı Cansu Kaya olmuş, Özgecan, Necla, Semiha, Uğur, Baran, Elvan...
Onlar bizim çocuklarımız!

***

Çocuklarımızı cinsel saldırıya uğratan, öldüren, demir çubuklarla döven bir kirli bir düzen...
Faili belli olan ama olmamış gibi görülen, ezen...
Vicdanları paramparça eden, vicdansızları sevindiren, Van’da deprem olunca ak troller gibi sevinç çığlıkları atan...
Sevgiden yoksun, insanlıktan yoksun düzenbazlar sultanı sen!
Yıllardır yaşanan acıların üzerinden sözde Müslüman, kelle avcılarına kucak açan!
Umutlarımızı çalan!
Sivas Madımak’ı cayır cayır yakan; aydınları, şairleri öldüren...
Mezhep ayrımcılığının daniskasını yapan, köktendincileri ağırlayıp karnını doyuran...
Uğur Mumcu, Hrant Dink cinayetlerinin üzerini örten, belli güçlerin asit kuyularını görmezden gelen, Roboski’de çocuk bedenleri cayır cayır yakan...
Sen, evet sen!
30 yıl önce, 30 yıl sonra!
Cansu’yu koruyamayan, zalim bir düzenin nöbetçilerinin sırtını sıvazlayan, ölü çocuklara “terörist” diyebilen senin “failmağdur” demeye hakkın yok!
Çünkü devletin asit kuyularına attığı o çocukları unutturdun topluma, “vatan elden gidiyor” yalanıyla...
Ve ölümlerin kol gezdiği, hayatın durduğu, anaların gözyaşı döktüğü bu coğrafyanın kanla sulanmasına hep göz yumdun.
Faili meçhul cinayetleri aydınlatmadın ey yüce devlet!
Ey iktidar!
Ey vicdansızlar!
Tüm milleti “paralelli-taralelli” yapıp uyuttun...
Uğur Mumcu öldürüldüğünde Başbakan Demirel, Hrant Dink katledildiğinde Erdoğan...
Senin valin, senin polisin, müdürün vardı...
Paralel ve taralel sarmaş dolaştı...
Birlikte yürüyorlardı o yollarda...
2009 yılıydı anımsatayım...
Efsane savcın, efsane yargıcın... Kahraman polisin...
Onlar şimdi neredeler?

***

12 Eylül’e yüzde 90 oy veren o düşünceyi aklınıza getirin ve adını siz koyun...
Aradan geçen bunca yıl!
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi...
Şöyle 90’lı yıllara gidip 25 yıl öncesini uzun uzun düşünüp bugünlere gelin.
Değişen nedir sizin için...
Ha şunu söyleyebilirsiniz:
“Biz AKP’yi muhafazakâr demokrat bir parti sanmıştık vallahi!”
Biz de şöyle demiştik:
“Ne muhafazakâr demokratı, bal gibi dinci, milliyetçi bir parti...”
Çok değil beş yıl önce halk oylaması yapıldı değil mi?
Yapıldı!
Yetmez ama evetçiler vardı değil mi?
Hem de nasıl?
Bu tuzağa nasıl düşmüşlerdi?
Paralel-taralel yani!
Rıza yoktu, kasalar, para sayma aygıtları ortada yoktu ki!
Sadece çocuklar ölüyor, kadınlar, kızlar cinsel saldırıya uğruyordu!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları