Siyaset seçmenin aklıyla oynuyor...

02 Temmuz 2015 Perşembe

Akıl sağlığını sağlam tutmak, depresyondan uzak kalabilmek gerekçeli çok fazla insanın bırakınız açık oturumları, haberlerden bile uzak durmaya çalıştıklarını yakın çevrenizden fazlaca örnekle biliyorsunuzdur... Bir de tam tersine eğitim düzeyi tek belirleyici olmaksızın toplumsal sorumluluk duygusu ağır basanlar, ülkeleri, çocuklarının gelecekleri, en yalın haliyle çıkarlarını öngörebilmek, kendileri ve yakın çevrelerini koruyucu önlemler alabilmek adına alabildiğine politize olmuş olanlar var... Bizimkisini saymayın; gazetecilikte, siyasette, toplumsal örgütlüklerin içinde olanlar için mesleki zorunluluk ya da deformasyon boyutlarında görülebilir...
Olup bitenleri doğru okuyabilmek adına, hele de böylesine kritik bir dönemeçte tüm etkili, yetkili tarafların genellikle tutarlı gibi gösterilmeye çalışılarak, aslında çoğunlukla akla kara kadar kolayca değişime uğrayan yaklaşımlarını, açıklamalarını kaçırmamak için çırpınmaktayız... Aynı verilerin önyargılı süzgecimizden geçirilişinde kimi zaman değil, çoğunlukla akla kara kadar zıt sonuçlar çıkıyor. Doğal olarak gerçeği öğrenmeye çalışan seçmenin, sıradan vatandaşın akıl sağlığıyla da oynayacak kadar çarpık tabloların sunulmasından, zaten gelecek kaygısını yaşaması kaçınılmaz çoğunluğun sonuç algılamalarında kaygılar katlandıkça katlanıyor...

***

Siyasi çıkar hesaplarıyla çıkılan yolda, sorumsuz karşı tarafı suçlama, cepheleştirme, gerilim strateji olunca da sıradan vatandaşın yaşamındaki gerilim, cepheleşme önlenemez öfke, uc çatışmacılık olarak günlük yaşama yansıyor. Seçim sonuçları parlamenter demokratik düzenin işleyişi, hukuk devleti düzenine dönüşüm için seçmenin oyları ile ayar yapması sonucunu vermişken henüz Meclis başkanı seçim sürecinde seçim öncesinin çatışmacılığını da tırmandıran bir travma noktasına nasıl gelmeyi başarabildik?

***

Öncelikle işin doğasından gelen bir gerçekliğin altını çizme gereğini duyuyorum... En sıradan bir genel kurul yarışmasında bile, sonuçları öngörmeye çalışırken deneyimli izleyiciler; tarafların gelişmelere, ittifaklara ilişkin açıklamalarını belirleyici veri olarak değerlendirmelerine almamayı yeğlerler. Sonuç ittifaklar, çıkarlar için yapılmış uzlaşmalar ile destekleyen taraflara verilen sözler arasında çok anlamlı sapmaların yaşanmış olabileceği gerçeğini bilirler. Dahası çıkarlar, sonuç alma adına yapılan uzlaşmalar ne kadarı ile çoğunluğa zarar verici, etik içerikten uzaklaşmayı gerekli kılmışsa, o derecede tersine vitrin çizme çabası ile kamuoyuna yönelik en ağır suçlamalar, veriler, eylemlerle çıkılacağından, gizli, kirli taktik oyunları da saptamaya çabalarlar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasına koyduğu başkanlık rejimine geçiş, olmadı bugünün koşullarında AKP’yi yönetme gücünü elinden bırakmadan, 13 yıllık iktidarlarında yakaladıkları devletin tüm kurumlarını ele geçirme, otoriterleşme gücünü koruyarak Saray’dan ülkeyi yönetebilme tutkusunda, sandıktan yenilgi ile çıktığı ortada... Tartışmalara seçim sonuçlarından ders alıp anayasal, hukuk devleti düzeninin, parlamenter rejimin tanıdığı sınırlar içinde Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin sınırlarına çekilip çekilmeyeceği üzerinden başlamıştık... Acil seçim yenilemesi çıkışlarıyla Cumhurbaşkanlığı’nın, AKP odaklı kurulacak yeni hükümet, iktidarları üzerinden, yeniden yürüyüş stratejilerinde ise, devletin merkez otoritesi üslubuyla Ortadoğu bataklığı, mezhepler-ırklar savaşlarına çekilme tehditleri. ABD’nin de etkin rol oynadığı sınırımızdaki çatışmaların da tırmanmasıyla sıcak gündeme giriverdi... MHP ve HDP’nin restleşmelerinde ise iç savaşın başlatılması, en hafifi ile barış sürecinin kesilmesi tehdidi gündemimize oturuverdi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları