Dış politika MHP’yi aşıyor

03 Temmuz 2015 Cuma

MHP’nin Meclis Başkanlığı oylamasındaki tavrının tepki çekmesi anlaşılır bir gelişmedir. Ancak, bu tavırda şaşılacak bir durum yok. Hafızamızı tazelersek bu partinin milliyetçi ve maneviyatçıları ilgilendiren en kritik oylamalarda AKP’nin örtülü koalisyon ortağı olarak davrandığı görülür.
Bu kez de olan budur. AKP ve MHP yetkilileri her ne kadar “Henüz net bir şey yok” deseler de, yeni koalisyonun şekli de ortaya çıkmıştır. Meclis Başkanlığı oylamasından sonra ibre AKP-MHP ortaklığına dönmüştür. Bu ortaklığın ömrü uzun olur mu, her şeye rağmen ufukta tekrar seçimler mi görünüyor, bu sorular tartışılmaya devam edilecektir.
Burada asıl üzerinde durmak istediğim mesele farklı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Güney hudutlarımızın öbür yakasında sınır ve derinliği net olarak belirlenecek bir alan üzerinde güvenlik kuşağı gecikmeksizin tesis edilmelidir” sözlerine dikkat çekmek istiyorum.
Yakında muhtemelen başbakan yardımcısı olacak bir siyasetçiden gelen bu sözler, “savaşa mı sürükleniyoruz” diye kaygılanan birçok kişinin endişesini körükledi. Bahçeli’nin çağrısının MHP’nin iliklerindeki Kürt düşmanlığı ile yakından ilgili olduğu kesin, anlamı ise açıktır.
TSK, Suriye topraklarında derinliği olan uzun bir şeridi işgal ederek orada bir tampon bölge kursun ki Suriyeli Kürtler, Iraklı Kürtlerin yaptığı gibi, bölgedeki karmaşayı kullanarak siyasi avantaj sağlamasınlar.
Özetle, Suriye sınırlarımızda da bağımsız, otonom, adı ne olursa olsun, bir Kürt olgusu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle, “bedeli ne olursa olsun” mutlaka önlenmeli. MHP açısından “IŞİD’e karşı mücadelede zemin kazanmak” veya “mülteci akımını durdurmak” gibi argümanlar ikincil konumdadır.
Asıl amaç Kürtlerin önünü kesmektir. Türk ordusu bunu yapacak güçtedir ve derhal yapmalıdır. Türk ordusunun sadece bölgenin değil, dünyanın en güçlü ordularından biri olduğu kuşku götürmez. TSK’de de MHP’nin istekleri doğrultusunda hareket edilmesini isteyenlerin olduğunu tahmin etmek güç değil.
Ancak ABD’nin “güçlü ordusunun” bile Ortadoğu batağında saplanıp kaldığını unutmamak gerekiyor. Günlerdir basına sızdırılanlardan anlaşılacağı gibi, komuta kademesinin değerlendirmelerine göre MHP’nin yapılmasını istediği -hele hele “gecikmeksizin” yapılmasını istediği- şey sanıldığı kadar kolay değil.
Burada söz konusu olan, geçmişte Irak’ta gerçekleştirilen türden bir “gir-çık” operasyonu değil. İşgal edilecek yabancı topraklarda geniş bir alanın aylarca, belki yıllarca, PKK, YPG ve IŞİD gibi örgütlerin yanı sıra Suriye ordusuna karşı korunmasını gerektirecek bir durumdan söz ediyoruz. Üstelik uluslararası destek alma olasılığı zayıf olan bir durumdan...
Konuştuğum “omzu kalabalık” hiçbir emekli asker, Türkiye’nin böyle bir girişimden kolay çıkabileceğine inanmıyor. Çoğu, “Türkiye oraya girerse kiminle savaşacağı bile belli değil” diyor. Başka bir ifadeyle, çok iyi düşünülmeden Suriye’ye girilirse bunun ülkemize çok ağır bir “bedeli” olabilir.
MHP’nin istediği, sonuçta İsrail’in zamanında kimseyi dinlemeden tek taraflı olarak Güney Lübnan’da oluşturduğu, fakat sonunda bölgesel istikrarsızlığı artırmaktan başka bir şey sağlamadan çekilmek zorunda kaldığı türden bir tampon bölgedir.
Açıkçası Bahçeli, Suriye’de kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan karmaşayı, Türkiye lehine olmayan bölgesel dengeleri ve küresel yansımaları hesaba katmadan olmayacak duaya amin diyor.
MHP’li yetkililer elbette ki niyetlerinin Türkiye’yi maceraya sürüklemek değil, ulusal güvenliği sağlamak olduğunu söylüyorlar. Ancak, Türkiye’nin güvenliğini sağlamak sınırlarımızda başlar. Mevcut karmaşık ortamda sınır ötesine geçip orada kalmakla güvenliğimizin beklenmedik tehlikelere karşılaşması olasılığı yabana atılamaz.
Bahçeli’nin sözleri iki şeye işaret ediyor. Ya milliyetçi tabanı hoş tutmak amacıyla, içinin boş olduğunu bilerek, demagoji yapıyor ya da -AKP’nin bile anlamakta zorlandığı- dış politikanın MHP’yi aşan bir konu olduğunu gösteriyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları