Mümtaz Soysal

Ilısu'yu Soğutanlar

28 Aralık 2008 Pazar

ÇEVRECİLER, arkeologlar, tarihçiler, sanatçılar, kısacası kültürcüler çoğu zaman haklıdırlar ama, haklı davalarını savunmakta bazen yanlış davranıp başkalarının amaçlarına yarar durumlara kolayca düşebiliyorlar.

Ilısudan daha iyi örnek bulunamaz bu ikilem için.

Hasankeyfin kurtarılması yönünde yapılması gerekenler yapılmış olsaydı, yine mutlaka yapılması gereken baraj da çoktan yapılmış olurdu. Daha doğrusu, kültürel açıdan haklı olanlar, barajı engellemek için harcadıkları çabayı ve vakti Hasankeyfin kurtarılması için harcasalardı, şimdiye kadar her iki konu da çözüme bağlanmış, başkalarının hesapları da suya düşmüş olurdu. Ne yazık ki, baraj yapımının en kritik sorunu sayılan dış borç ve yabancı teminat konusunu bu başka hesaplarla baltalamak isteyenler şık gerekçe olarak böyle kültürel nedenleri ileri sürmeyi daha medyatik buluyorlar.

Barajcılar, iktisatçılar, enerjiciler hiç Hasankeyf önemsizdir dediler mi? Arapçada Hısn Kayfa, yani kaya kale denen yerin Roma, Abbasi, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan yapıtların değerini kimse yadsımıyor. Bunları kurtarma, taşıma ve saklama işleri, UNESCOyu aynı çabaya ortak ederek dünyadan toplanacak bağışlarla çok önce başlayıp tamamlanmış olurdu.

Örnek mi? Yukarı Mısırın Nil üzerindeki Assuan Barajı dolayısıyla gündeme gelen Abu Simbel tapınaklarının tarihsel ve kültürel değeri Hasankeyftekilerden daha mı azdı? Tam tersine, Firavunlar döneminin o görkemli yapıtları, dev boyutlarıyla, bugün hâlâ hayranlıkla seyredilebiliyor.

Ama, vaktiyle oldukları yerde değil, baraj suyu dışına taşındıkları yerde.

Çünkü sert kayalara oyulmuş olan bu dev heykeller UNESCOnun ve elli devletin katkıları sayesinde kırk yıl önce bile çeşitli teknik yöntemler denenerek kayalardan sökülüp 60-70 metre yükseklerde bir yerlere yeniden dikilebilmişti. Türkiyenin Hasankeyfçileri böyle bir kampanya başlatamazlar mıydı?

Üstelik böyle bir kampanya bu konudaki başkaniyetlerin iyice ortaya çıkmasını kolaylaştırmış olurdu. Türkiye Cumhuriyetinin Anadolunun o köşesine bir daha yerinden kımıldatılamayacak biçimde yerleşmesini, bölgenin ve insanların kalkınmasını, refahın cumhuriyetin emeğiyle sağlanmış olmasını, oralarda sözde bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına set çekilmesini istemeyenlerin niyetleri meydana çıkmış olurdu bu yoldan; Avusturya, İsviçre ve Almanya bankaları kötü niyetli lobilerin korkusuyla kendileri için son derece kârlı bir mali girişimin dışına kaçmazlardı. Türkiye de, GAPtan sonra ikinci büyüklükte bir enerji kaynağından bunca yıldır yoksun kalıp petrole ve gaza bunca para dökmezdi. Projeyi soğutmanın asıl zararı bu.

Ülkeyi sevmek, geçmişinden daha çok geleceğini sevmekle olur.

Çocuklarını sevmek gibi.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları