‘Dava sürecinde artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor’

03 Temmuz 2015 Cuma

Sivas davasının avukatlarından CHP milletvekili Şenal Sarıhan, 22 yıllık yargı sürecini ve karşılaştıkları hiçbir şeye artık neden şaşırmadıklarını anlattı.

- Tam 22 yıldır Sivas davasını takip ediyorsunuz. Ailelerle birlikte mahkeme koridorlarında yaşadıklarınız eşliğinde “bu kadarını beklemiyorduk” dediğiniz kısımların başında neler var?

İlk şaşkınlığımız 15 bin sanığın karıştığı davanın iddianamelerinin olayın üzerinden üç hafta geçmeden düzenlenmesiydi. Dahası Sivas Katliamı Davası, eksik soruşturma ile ve yanlış hukuki nitelemelerle açıldı. Tümü ile Anayasal düzene karşı işlenmiş olan suçun adi bir adam öldürme ve mala zarar verme olarak nitelenmesi hukuk mantığı ve gerçekle açıklanamayacak bir durumdu. O günden bugüne, açılan bu dava ile yetinildi. “Bu kadarı da olmaz denilecek” çok tecrübe var: Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, sanıkları cezaevinde ziyaret etti. Sanıklar, hükümlerinin infazı sırasında da özel olarak korundular. Bir sanık, cezaevindeyken eşi ile buluşturuldu ve baba oldu. O tarihte eşlerle bir arada olma hakkı yasada yoktu. Daha nice örnek var. Vücudunun yarısı yanık olan Makbule Çimen’in yargıcın “Dön arkana bak olayda gördüğün kimse var mı?” sorusu üzerine sanıklara bakıp, “Yanlışlık yapmak istemem sayın yargıç. Günahtır” yanıtının ardından sanıkların küfür ve laf atmaları... Bizi şaşkınlığa düşüren sayısız olay yaşadık. Giderek de bu dava sürecinde hiçbir şey bizi şaşırtmadı.

- Sivas davası, Temmuz 2015 itibari ile hangi noktada?

Biliyorsunuz, TCY (Türk Ceza Yasası) 1 Haziran 2005’te değişti. Oysa henüz yasada değişiklik kabul edilmemişken 19 Kasım 2004’te TCY’nin 146/3. maddesinden hükümlü Sivas sanıkları, bu maddenin yeni yasada karşılığı olmadığı gerekçesi ile tahliye edildi. Mağdur avukatlarının itirazı reddedildi. Savcılık, daha sonra yanlış yaptığını söyleyerek tahliyelerin geri alınmasını talep etti. Ancak iş işten geçmiş, sanıklar uçup gitmişti. Daha sonra davaları tefrik edilmiş olanlardan bazıları ile ilgili tekil ya da birkaç kişilik yargılamalar sürdü. Bunlardan geçen yıl onanmış olan “Cafer Erçakmak ve Arkadaşları” davasında, “Sivas Katliamı’nın İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suç olduğunu, bu nedenle davada zamanaşımından söz edilemeyeceğini” ifade ettik. Ne yazık ki Mahkeme, ilginç bir karar verdi. Ölü Erçakmak’ın kamu görevlisi olması nedeni ile insanlığa karşı suç işlediğini kabul edip, davayı ölüm nedeni ile düşürürken, diğer sanıklar yönünden zamanaşımından davayı düşürdü. Gerekçeli kararında ayrıca “Erçakmak dışındaki sanıkların, davaları düşmese idi beraatlarına karar verilecekti” biçiminde bir açıklama ekledi. Bu karardan sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk. Başvurumuzun üzerinden 11 aya yakın süre geçti. Henüz bir yanıt almadık.

- 22 yıllık bu davada sayısız “kırılma noktası” yaşadınız. En önemlisi hangisi idi?

En önemlisi, böyle bir olayın insanlığa karşı suç olarak nitelendirilmeyişi ve zamanaşımı konusundaki yanlış değerlendirilmesi oldu. Kasten ve planla 35 insan katledildi. Üstelik inançları ve felsefi düşünceleri nedeni ile 15 bin kişilik bir topluluk tarafından katledildiler.

İç hukukumuzda ya da AİHM’de bu gerçeğin saptanacağı umudunu korumak istiyoruz.

- Davaya dair nasıl bir gelecek parantezi açarsınız, ufukta ne var?

Şu anda gıyabi tutuklu ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan üç sanık hakkındaki dava devam ediyor. Duruşmaları 10 Kasım 2015’e bırakıldı. Ayrıca halen aranan ve haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis istenenler yönünden iç hukukumuza göre zamanaşımı 2 Temmuz 2023 yılında dolacak. Bu sanıklar yönünden önümüzde zaman var. Bu sanıkları yakalamak isteyen bir irade olursa yakalanmaları olanaklı. Ancak onların yakalanmasından daha önemli olan, bu olayın arkasındaki örgüt ya da örgütlerin belirlenmesi. Ve bir önemli hatırlatma daha yapmalıyız. Mağdur aileler, Madımak Oteli’nin “İnsanlık-Utanç Müzesi” olması için çaba gösterdi. Bakanla çeşitli görüşmeler yapıldı. Onlara söz verildi. Madımak, kamulaştırıldı. Ancak burası “Bilim ve Kültür Merkezi” adını aldı. Üstelik eylemcilerden kurşunla öldürülen Ahmet Alan ve Hakan Türkgil’in de isimleri de bu Merkez’de asılı duruyor. Bu konuda ailelerin yazılı başvurusu valilikçe reddedildi. Bu konudaki idari davamız da ret olundu. Şimdi dava Danıştay’da bekliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları