İ. Gürşen Kafkas

Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Zamanıdır

20 Ocak 2014 Pazartesi

Karanlıklar kirliliği, pisliği, çirkinliği örter. Kurt puslu havaları sever. Halkı uyutmak, avutmakla, yol almakla, dipsiz kuyulara dalmakla devlet yönetilmez. Toplum karanlıklardan çıkışın arayışındadır. İnsanımızın, özellikle gençlerimizin özgürlük anlayışı siyasi erkin otorite-baskı anlayışı ile çelişiyor. Gençler, araştırmak, sorgulamak, görmek ve anlamak istiyorlar. “Söylersen unuturum, gösterirsen yarısını unuturum, yaparsam unutmam.” Bu Çin atasözü, gençlerimizin duygularını anlatıyor. Gençler, akıl ve bilim odaklı bir eğitimi, laik, demokratik eksenli bir yaşamı özgürce solumak istiyorlar. Yönetim erkinin korku ve baskı ile dayattığı sözde eğitim sistemine, dinsel kurgulu okullaşmalardaki öğretime tepkilerinin yerindeliğine katılıyorum
Günümüz insanı huzursuz, tedirgin ve güvensiz bir bekleyiştedir. Hükümet üyelerinden dördünün yolsuzluk, rüşvet vb. istenmezlere çocuklarıyla bulaşması ulusal kaygıyı artırdı. 18 milyon gencimize kötü bir örnek olan bu tür oluşumlar, iyi yönetilemediğimizin gerçeğidir. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, ülke genelinde toplumu, endişeli bir bekleyişe sürükledi. Dünya yazılı ve görsel basınında Türkiye’de neler oluyor sorusu makalelerde yer alıyor. Atatürk’ün demokratik, çağdaş rotası değiştirildi diye yazılıyor.
1923’te Cumhuriyetin kuruluşu, Atatürk devrimlerinin aydınlığı, laik demokratik yönetim ve eğitim birliği gibi değerlerle aydınlığa, yenileşmeye, gelişmeye gidiliyordu. Eğitim sisteminde akıl, bilim ve çağdaşlaşma odaklı öğretide ilerliyorduk. Askeri darbelerin kesintileri canımızı acıtıyorken, 2002’de sivil darbe ile eskiye dönüş çanları çalmaya başladı. Her yerde imam hatip, her alanda dini öğretiler ve karanlıklara yöneliş…
Ülkenin bütün kurum ve kuruluşları endişeli bir bekleyiştedir. İnsanımızı mutlu etmek varken, huzursuzluğun girdabında öğütülüyoruz. Eflatun (M.Ö 4-5. yüzyıl), “Demokrasi bir halk eğitimi sorunudur. Halkın eğitimi zayıflayınca demokrasi oligarşiye dönüşür. Halk, iyi eğitmenlerle eğitilmelidir” diyor. İyi eğitmen demekle nitelikli öğretmeni; eğitimin zayıflayışı denilince OECD ülkeleri arasında sondan üçüncü oluşumuzu çağrıştırıyor. Yarınlarımız için güçlü, bilgi donanımlı, sanat, teknoloji ve sosyal verili eğitimle gençlerimizi yetiştirebilseydik daha başarılı sonuçlar alınacaktı. Eğitime, dini pencereden bakıp halkı ümmetçi kılmak mıdır istenilen? Gençlerimiz, yarınların kaygısını yaşamaktadırlar. Bizden - sizden ayrımcılığı ülkeyi kargaşaya sürüklüyor. İnsanlarımızın inancı, kendi sorumluluğunda olmalıdır. Sünni- Alevi vb. mezhepsel, Hıristiyan- Müslüman gibi dinsel farklılıklar; Türk, Arap, Kürt, Ermeni gibi etnik oluşumlar yerine “Bu ülkeyi kuran halka Türk halkı (milleti) denilir” deyişiyle yüce Atatürk’ü anmalıyız.
Gençlerimizin kendilerini anlatma ve özgürce yaşama hakkı isteklerinin yerindeliğine katılıyorum. Gençler, bizleri rol model olarak alabilmelidirler. Onlar, kararlılık, sorumluluk ve katılımcılık istekleriyle benimsendiklerini, önemsendiklerini görmek istiyorlar.
Ülkemize dayatılmaya çalışılan İslamcı düzenle toplumu uyutmak, servet edinimi ile zenginleşmek, genellikle yoksul olan halkla alay etmektir. Geçmişte acı, gözyaşı, ölüm ve yoksullukla direnç gösterip kazanılan ülke özgürlüğünü birkaç pulla harcamaya değer mi? Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal altındayken, limanlarda yabancıların savaş gemileri, sokaklarda yabancı orduların askerleri varken; bir camcı “Bu da geçer yahu!” diye yazar. Halkın dikkatini çeken bu yazı, sonraki günlerde evlerde, işyerlerinde ve her yerde görülür. Geçer, geçer de deler de geçer! İnsanlarımız huzur dolu güneşi görmek istiyor. Bahar gelmeyecek mi, diye soruyorlar. Tabii ki siyasi baharı istiyorlar. Yüzlerin güldüğü, sevginin, barışın, kardeşliğin yaygın olduğu güzel günlerin özlemindedirler. Karanlıkların aydınlığı dönüşümünü bekliyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları