Bu Sırada Başka Yerde…

20 Ocak 2014 Pazartesi

Biz Türkiye’de siyasal İslamın “iç savaşının” ortaya döktüğü kirli çamaşırları tiksintiyle, öfkeyle izliyoruz. Arap basınında, Saddam gitti, Nasrullah gidiyor, Mursi devrildi, Erdoğan’dan da vazgeçmek zorunda kalacak gibi görünüyor, Arap dünyasına kurtarıcı arayanlar” gibisinden yorumlar çıkıyor (Arabic News Digest/Al Awsat, 15/01). Bu sırada dünya dengeleri değişmeye, tarih Türkiye’yi yol kenarında bırakarak ilerlemeye devam ediyor.
Geçen hafta üç haber bu değişmeye, ilerlemeye tanıklık ediyordu. Önceki hafta, Çin bir hipersonik hava aracını başarıyla denemiş. Kuvantum bilgisayarı üretme yarışına Çin de katılmış. Geçen yıl Çin’in toplam mal ticaret hacmi ABD’yi geçmiş.

Yeni silahlanma yarışı
İlk hipersonik hava aracını/füzeyi ABD 2010 yılında denemişti. Geçen yıl Rus İtar- Tass haber ajansı, Rusya’nın gelecek 5 yıl içinde Mach-5 (ışık hızının beş katı) hızına ulaşabilen füzeleri hizmete sokabileceğini yazıyordu. Çin’in önceki hafta ilk kez denediği hava aracının hızının saatte Mach-10 (12.250 km) düzeyini geçebileceği aktarılıyor (Reuters 16/01) (Cruise Füzesi’nın hızı saatte 600 km). Hipersonik hava araçları, günümüzdeki savunma sistemlerinin önleme kapasitesini aşıyor (Diplomat, 17/01). Reuters, Amerikan askeri çevrelerinden, “Çin’in böyle bir araç üzerinde çalıştığını biliyorduk, ama ilerleme beklediğimizden çok daha önce geldi” sözlerini aktarıyor.
Çin’in savaş teknolojisinde bu kadar hızlı ilerlemesinin arkasında, harekete geçirmeyi başardığı mali ve akademik kaynaklar var. South China Morning Post, hipersonik hava aracı geliştirme projesine, Çin’deki çeşitli araştırma enstitülerinden ve üniversitelerden 100’den fazla grubun katıldığını aktarıyor.
Buna karşılık ABD’de Boeing şirketi, 2013 Mayısı’ndaki deneme uçuşunda Mach-5 hızına ulaşabilen, X-51 hipersonik aracının çalışmalarını, 300 milyon dolarlık projenin mali kaynağı tükendiği için durdurmak zorunda kalmış. Reuters’in aktardığına göre konuyla ilgili uzmanlar “Washington’ın bu teknolojiye Çin’in yaptığı düzeyde ve hızda yatırım yapmaya gücünün yetmeyebileceğini düşünüyorlarmış”. Ya da askeri sınai kompleks Obama’yı ve ondan sonra gelecek başkanları, ne pahasına olursa olsun, ekonominin diğer alanlarında kısarak, toplumda sıkıntı yaratma pahasına, bu alana kaynak aktarmaya zorlayabilir.

Kuvantumla şifre kırma yarışı
Silahlanma yarışının bir diğer boyutu da askeri ekonomik sırları korumakla ilgili. Bu noktada şifreleme teknikleri, teknolojileri önem kazanıyor. Uzmanlara göre İngilizlerin, Nazi şifrelerini “Enigma” adlı bir gereç geliştirerek kırması, II. Dünya Savaşı’nda müttefiklerin zaferine atom bombasından daha büyük katkı yapmıştı.
Edward Snowden’in Washington Post’a sızdırdığı belgelerde ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) kendi çalışmalarının AB’deki en ileri laboratuvarlarla aynı düzeyde olduğunu düşündüğünü, şifre kırma alanında kullanılacak bir kuvantum bilgisayarı üzerinde çalıştığını gösteriyordu.
South China Morning Post’ta yazan Stephen Chen’e göre, Çin de kuvantum bilgisayarı geliştirme yarışına katılmış. Chen, “Çinli araştırmacılar bu yarışta tüm frenleri kaldırdılar” diyor. “Çin devleti de bu alanda çalışan uzmanlara bir kuvantum çip yapmaları için gereken mali yardımı hiçbir sınır tanımadan sunmaya kararlıymış”. Çin’deki Ulusal Doğa Bilimler Vakfı geçen yıl, kuvantum projelerinde çalışacak 90 projeyi finanse etmiş.
Kuvantum bilgisayarı geliştirme yarışının yanı sıra dünyanın en hızlı bilgisayarlarına sahip olma yarışı da tüm hızıyla devam ediyor. Bu alanda Çin 33.86 petaflops hızında Tianhe-2 bilgisayarıyla başı çekiyor. Japonya ve ABD arkasından geliyor.
The Nature dergisinde bu ay yayımlanan bir yorumda, Çin’in teknoloji alanında hızla ilerlediği, hızlı tren, güneş enerjisi, süper bilgisayarlar, uzay araştırmaları gibi alanlarda hızla öne çıkmaya, Ar- Ge yoğunluğunu hızla artırmaya başladığına işaret ediliyordu. Çin 2012 yılında, 28 AB ülkesini geride bırakarak toplam GSMH’sinin yüzde 1.98’ini araştırma geliştirme alanındaki yatırımlara yönlendirmiş; bu oranı 2020 yılına kadar yüzde 2.5’e yükseltmeyi hedefliyormuş. Bildiğiniz gibi geçen yıl Çin 11 Haziran 2013’te, 10 kişi kapasiteli bir uzay fırlattı. Bu araç 15 gün süreyle uzayda çalıştı, uzay istasyonuna iki kez bağlandı. 14 Aralık günü, bir başka uzay aracı Ay’a başarılı bir inişi gerçekleştirdi.
Çin’in uzay araştırmalarının yanı sıra ülkesinin batısını da geliştirmeyi hızlandırarak bir taraftan Singapur, Laos, Tayland, Myanmar ve Malezya gibi ülkelere, diğer taraftan İran, Afganistan ve Rusya’ya bağlayacak bir hızlı tren hattı ağı projesi üzerinde çalışıyor. Çin halen ABD’nin rakipsiz bir üstünlüğe sahip oluduğu denizlerdeki taşımacılığa bağımlılığını azaltacak enerji ve mineral gereksinimini karayoluyla gerçekleşecek bir ulaşım üzerinden karşılamayı amaçlıyor. Böyle bir tren yolları ağı söz konusu ülkeler arasında ticareti hızlandırarak, ekonomik kültürel bağları derinleştirerek, bu bölgede sermaye ve siyasi güç birikimini dünyanın “merkezinin” doğuya kaymasını hızlandıracak.

Ekonomi, plan ve bir ironi
Çin’in ileri teknoloji alanlarındaki hızlı yükselişinin arkasındaki etkenler arasında sanırım üçü özellikle önemli. Bunlardan biri geçen yıl toplam dış ticaret hacmi ABD’yi geçen ekonominin performansı. İkincisi, hızlı ekonomik büyüme ve sermaye birikiminin getirdiği sorunlarla planlı bir biçimde ilgilenen bu sürecin kaçınılmaz olarak yarattığı yolsuzluklarla mücadele etmeye çalışan bir devlet. Üçüncüsü, bu devletin kaynakların dağılımını salt piyasa ilişkilerine bırakmayan, stratejik ve uzun dönemli planlamalar yapabilen, bilimsel gelişmeyi özellikle kaynak ayırarak destekleyen politikalar izliyor olması.
Bu yazıyı bitirirken oluşmaya başlayan bir tarihsel ironiye de değinmek istiyorum. ABD, Soğuk Savaş’ın son döneminde, “Yıldız Savaşları Projesi” (dönemin teknolojik yetersizliklerini düşününce propagandası) ile silahlanma yarışını hızlandırmış, iddialara göre yarışın getirdiği mali yük SSCB ekonomisinin çökme sürecini, o zaman Gorbaçev, Aganbegyan reformlarının da katkısıyla hızlandırmıştı.
Şimdi ABD’nin Çin’in yükselişini engelleyecek askeri aparatı yaşatmaya, teknolojik gelişmelerinin arkasından yetişmeye çalışırken SSCB’nin son dönemini anımsatan bir kaynak sıkıntısı sorunuyla karşılaştığı görülüyor. ABD de bu sıkıntıyı aşmaya çalışırken SSCB gibi halkının refah düzeyini olumsuz etkileyecek, siyasi dengelerini daha da bozacak kaynak transferlerine başvurmak zorunda kalıyor.  

 

Düzeltme: Mach-5 derken ışık hızı değil ses hızı olması gerekiyordu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024
Odadaki filler 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları