Hikmet Çetinkaya

Son Deniz Kabuğu...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Bir yazgı mıdır yaşam?

Bireyi yalnızlığa iten, bunca çarpık bir düzenin dişleri arasında öğüten, ufalayan, darmadağın eden...

Yoksulluğun hiç farkına varmadan, sabah akşam Tanrıya şükreden, tek odalı derme çatma kerpiç damda yaşam süren, bile bile zehirli mantar yiyip ölen...

Kıvrım kıvrım sözcük örtülerini hiç kaldırmayan, düşünmeyen... Okumayan, yazmayan, avuçlarında umut çiçeklerini saklayamayan.

Ilık bir gülüşü, parlayan bir yıldızı hiç özlemeyen... Duygusallığın derinliğine inemeyen... Bir yaşamı harmanlamayan.

Âşık olmayan, sevmeyen, sevilmeyen!

Lekesiz kanatlarıyla havalanan, kırmızı kiremitli evlerin çatılarına konan kuşlarla bir öğle vakti konuşmayan, sevdanın dilini onlara öğretmeyen.

Hiçbir zaman şiir okumayan, ben şiir sevmem diyen....

Biliyorduk ki adalar güzeldi

buralarda bir yerde, arayıp durduğumuz

belki biraz aşağıda, ya da biraz yukarıda,

belki de çok yakınlarda.

Yorgo Seferisi tanımayan, denizin öte yakasında yanan ışıkları görmeyen, dostluğu ve kardeşliği elinin tersiyle iten.

Düşmanlık tohumları eken!

Etnik milliyetçiliği ulusalcılık ya da yurtseverlik sanan, Atatürkü putlaştıran.

Bu bağlamda 12 Eylülün darbeci paşalarıyla aynı çizgide duran, emek-sermaye çelişkisini görmeyen!

Cumhuriyet Devrimlerinden habersiz olan, bir ayağı tarikat şeyhlerine uzanan, öteki ayağıyla sömürü çarkını döndüren.

Ezenle ezilenin ne olduğunu bilip, bilmezden gelen.

Hiç gülmeyen, düşünmeyen!

Ruhların yolculuğunda yıpranmış gemilerin bordalarında kalabalıklara karışmayan... Üretmeyen, üretenlere karşı duran.

Sirk cambazlarını, palyaçoları aratmayan!

Gidene ağamgelene paşamdiyen...

***

Bir yazgı mıdır yaşam?

Şiirsel yolculuğun tadını bilmeyen, sevgiyi duyumsamayan, hüzünlerle çoğalmayan...

Dinle, dinle, dinle:

Nice burunlar geçtik, nice adalar,

deniz bir başka denize karışıyordu, martıları, ayı balıkları başka.

Gün oldu, mutsuz kadınlar yas içinde

dönmeyen çocuklarına ağladılar,

öfkeyle Büyük İskenderi sordu başkaları

ve Asyanın derinliklerine gömülen kahramanlıkları.

Gecenin kokularıyla yoğun kıyılara demirledik gemiyi,

kuş cıvıltıları, suları elimizde büyük bir mutluluğun

anısını bırakan.

Ağaçlar dalgalar gibi dayanıklıydı... Dost ve düşman her şeyi bildi...

Ağlamak neyin habercisiydi kış sofralarında...

İyilik ve kötülük!

Oysa umut var, aşk var o üstü örtülü sözcüklerde...

Ama hiç sonu gelmiyordu bu yolculukların.

Ruhları bir olmuştu küreklerle, ıskarmozlarla,

asık yüzlü pruvasıyla geminin.

Dümen suyuyla bir, yüzlerinin görüntüsünü kıran sularla bir.

Birer birer öldüler,

başları eğik yoldaşlarımız.

Kürekleri belirsiz kıyıda yattıkları toprağın.

.....

Kimler yok adlarını anacak. Alınyazısı.”

Denizin öte yakası karşı kıyılar...

Elimizin tersiyle ittiğimiz tomurcuklanmış umutlar... Kahveler, sokak araları, tavla partileri.

Kuğuların yaraladığı o yabancılar...

Yazları, ölmeyen günün acısında yitirdik kendimizi!

Oyma kabartmalarda Ayvalıkın o güzelim taş evlerini yıkıp apartmanlar diktik, yok ettik ellerimizle Foçayı ve Cunda...

Dubaiden plastik palmiyeler getirip diktik...

Akdenizi, Egeyi solumayı unuttuk...

***

Ey gecenin sessizliğini duymayan, sevmeyen ve sevilmeyen!

Yorgunluktan, susuzluktan, soğuktan yılmayan...

Bırakın boşuna yolcuları, bırakın kini nefreti... Bırakın artık o köhnemiş düşünceleri...

Batan güne doğru ince kumlu bir sahilde, dalgaların sesini dinleyin, yaşadığınız coğrafyanın değerini bilin.

Ruhların yolculuğunun işaret fişeği atıldı çoktan.

Kırık dökük düşüncelerle avunmanın zamanı da geçti...

İşte tam burada bitiyor Seferisin dizeleri... Ve yeniden açılıyor göğsümdeki o yara... O derin sızı yeniden iniyor yüreğime...

Anılardaki kan kararırsa, taşarsa eğer... Çıplak ayakların duyduğu o flüt sesinde... Yaz yazabilirsen elindeki son deniz kabuğuna...

Tarihi, adını ve yeri yaz...

Fırlat denize... Fırlat ki batsın...

Sevmeyi öğrenmeyen hiç yaşamasın!

Haydi söyleyin bir yazgı mıdır yaşam?

 

[email protected]

Faks numaramız: 0212 343 72 69



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları