Komşuda referandum

05 Temmuz 2015 Pazar

Yunanistan bugün, kendisine dayatılan yeni kemer sıkma politikasına “evet” ya da “hayır” demek üzere referanduma gidiyor.
Yunanistan’daki her gelişme öteden beri Türkiye’yi yakından ilgilendirmiştir. İki komşu ülke hukukundan öte, ortak kullandığımız deniz ve tarihimiz de bunda büyük bir etkendir. Yunanlı seçmen bugün kemer sıkmaya “evet” derse, büyük ölçüde AB politikalarına tümüyle teslim olacak. “Hayır” derse, yeni bir süreç başlayacak. Bunun devamında belki de Yunanistan farklı bir silkinme içine girecek.
Yunanistan’ın bugün içine düştüğü durum üç-beş yıllık bir olay değil. Uzun bir sürecin devamı. Soğuk Savaş döneminden bu yana Türkiye ile Yunanistan, özellikle dünya silah tacirlerinin gündeminde oldular. Uzun dönem en çok silah satın alan ülkeler sıralamasında iki ülke de ilk 10’a giriyordu. Beşincilikle, altıncılık iki ülke arasında yer değiştiriyordu.
Örneğin Yunanistan, uzun menzilli bir füze satın aldıysa aynı firma Türk tarafına geliyor, “Yanı başında şöyle güçlü bir silah var, haberin olsun. İstersen sana biraz daha güçlüsünü satalım” diyordu. Türkiye bu silahı satın alırsa benzer bir diyalog Atina’da geçiyordu.

***

Yunanistan’ın Türkiye ile silahlanma yarışına girme gücü nereden geliyordu?
Bu soruya ekonomi uzmanlarından askeri stratejistlere kadar her alandan farklı yanıtlar verilebilir. Ancak genel bir bakışla şunu söyleyebiliriz:
ABD ve AB üyesi ülkeler Yunanistan bütçesinin önemli bir diliminin silahlanmaya gitmesine göz yumdular ya da teşvik ettiler. Yunanistan ekonomisi dışarıdan aldığı yardım ve kredilerle ayakta kaldı.
Sonuçta bu noktaya gelinmesinin önemli etkenlerinden biri bu oldu.
13 partinin bir araya gelmesiyle oluşan radikal sol ittifak SYRİZA, ülkenin içinde bulunduğu durumu siyasal fırsata çevirdi ve Çipras’ın liderliğinde iktidara geldi.
AB’nin, özellikle Almanya’nın kendisine kafa tutma olasılığı olan bir iktidarı ayakta tutmak istemeyeceği ilk günden beri konuşuluyordu.
Gelinen noktanın özeti budur.
Yunanistan, kurulduğu 1830 yılından bu yana, Avrupa’nın siyasal ikliminde büyüdü. Osmanlı ile Avrupa ülkeleri arasında yapılan her barış görüşmesi Yunanistan’a bir miktar daha toprak verilmesiyle sonuçlandı. 1913’te, Girit’in de Yunanistan’a bırakılmasıyla birlikte bu ülke Osmanlı - Avrupa anlaşmaları çerçevesinde topraklarını 7 kat artırmış oldu.

***

Kurtuluş Savaşı’nın ardından Atatürk’ün uyguladığı büyük dış politika bir kuşak önce savaştığımız Yunanistan’la barış iklimi oluşturdu.
Atatürk, “Bu ülke benim tarihimin topraklarından çıktı. Üstelik de emperyalist ülkelerin politikalarının parçası olarak, Anadolu’ya göz dikti” demedi. “Öncelikle Türkiye’nin çıkarları önemlidir. Etrafında barış halkası oluşturulmazsa güvenlik tehlikeye girer” dedi. 1930’ların ortasında kurulan Balkan Paktı’nın ruhunu da bu oluşturuyordu.
Keşke bugün de büyük düşünebilen, partisinden önce ülkesi için plan yapabilen yöneticiler çıksa, iyi bir komşular politikası üretebilse... İnsan her şeyi bir yana bırakıp sadece haritaya bakınca bile şunu söylemeden edemiyor:
Ege’nin iki yakası bir araya gelmeden Türkiye ile Yunanistan’ın iki yakası bir araya gelmez!
Komşumuzdaki referandum bizde de pek çok şeyi çağrıştırdı. Ufuk turunun devamını da referandumdan sonraya bırakalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozgiller! 23 Nisan 2024
İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları