Türkiye’den Joan Baez anekdotları

05 Temmuz 2015 Pazar

Geldi, esti, sarıldı, sarmaladı ve gitti. Yine mi Joan Baez demeyin sakın! Yaşadığımız bu ortamda ilaç gibi geliyor! Bir hafta boyunca İstanbul’un altını üstüne getirirken, eski günleri bol bol andık. İşte eğlencelik (yoksa ağlamalık mı?) kimi anekdot:

Terbiyesiz kadın!
- Tansu Çiller-Erbakan koalisyon dönemi. Çiller başbakan. Efes konseri öncesi Kuşadası’nda, denizde yüzüyoruz. Kıyıdan feryat figan çağırıyorlar. Başbakanlık’tan aranıyor. Telefonun ucundaki elçi, bir “rica” iletiyor. “Acaba Joan Baez bu akşam konserde, Bulgaristan’da dilleri yasaklanan, adları değiştirilen soydaşlarımız için birkaç cümle söyler mi?” Aracılık yapıyorum. Hiç duraksamadan anında yanıtlıyor: “Elbet, ama bir şartla söylerim: Bulgaristan’daki Türkler için konuştuğum kadar, Türkiye’deki Kürtler için de konuşursam...” Ahizenin öte yanındaki kibar ses haykırıyor: “Aaaa! Terbiyesiz kadın!” Küt telefon kapanıyor.

Polisleri alkışlattı
- Ankara’da Murat Karayalçın belediye başkanı... (1989) Ankara Hipodromu’nda konseri var. Tam üniversite sınavlarının bittiği günün akşamı. 50 bin genç Hipodrom alanını doldurmuş. Finale doğru herkes ayakta! Gençler sarmaş dolaş dans ediyor. “Gracias a la Vida” şarkısını finalde beş kez tekrarlatıyorlar.. “Gençler birbirlerinden ayrılsın istemedim” diyor, bir daha söylüyor. Bir de polislere rica ediyor, “Kasklarınız çok parlıyor, acaba çıkarabilir misiniz” diye. Ve evet, evet çıkarıyorlar. Hepimiz polisleri alkışlıyoruz!

Nâzım’la kucaklaşma
- Yıl 1993. Bir kış akşamı San Fransisco’dan telefon ediyor: “Ne var ne yok?Nâzım Hikmet’in 100. yaş gününe hazırlanıyoruz. Programı soruyor. Zülfü Livaneli, Genco Erkal... Anlatıyorum... “Tamam ben de geliyorum” diyor. “Nâzım Hikmet Vakfı’nın parası yok kaşe ödeyemeyiz”... Çok kızıyor: “Kaşe isteyen yok!” Uçak, otel parası da veremeyiz... Daha çok kızıyor... Gitarını kaptığı gibi gelip “Benim de yaş günüm, kendime bir armağan yapıyorum” diyerek muhteşem sesi, şarkıları ve kişiliğiyle Spor Sergi Sarayı’ndaki geceye katılıyor. Gecenin sonunda Çiçek Bar’da Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova ile kucaklaşıyor.

‘Savaş isteriz’
-Türkiye’deki ilk konser. 1988. Konser öncesi TRT’ye “Joan Baez ile Bir Saat” programı çektik. Ama gösterilmedi. Yıl oldu 1989. Yine İstanbul’da konseri var. Filmi soruyor. O film gösterilmezse sahneye çıkmam diyor. İKSV, TRT, panik! Son anda gösteriliyor. Tam 45 dakika. Filmin neresini kestiler? Aradan bir yıl geçmiş, anımsamıyorum. Sorduğumda TRT yetkilisi şöyle yanıtlıyor: “Ah Zeynep Hanım, en muhteşem bölümü kestik... Gözyaşlarıyla izledik. Kamboçya bölümü. Ama anlarsınız ya, ‘Ordu Sofya’ya! Savaş isteriz!’ mitingleri yapılırken, Türk halkını savaştan nefret ettiremezdik!

O ses
- Türkiye’deki ilk konseri: Türkiye hapishaneleri 12 Eylül nedeniyle hâlâ dolu... Biletler çoktan tükenmiş, kapıların dışında belki bin kişi... Konserin bir anında büyük sessizlik istiyor. “Şimdi sesimi duvarların dışında kalanlara ve duvarların içine tıkılanlara yolluyorum” diye haykırıyor. “Swing Low, Sweet Chariot” şarkısını, çalgısız gitarsız en uzaklara yansıtıyor. Ertesi gün Türkiye’nin bütün hapishanelerinden “Biz de o sesi duyduk” mesajları geliyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları