Giden ve Gelen

30 Aralık 2008 Salı

Bugünlerde bir yıl gidiyor, yeni bir yıl geliyor. Giden, geleni biçimlendirir. O nedenle gidenin temel ekonomik ve siyasal çizgileriyle irdelenmesi gerekiyor.

Giden, ülkeyi ekonomide büyük bir düşüşün eşiğine getirdi; siyasette de yer yer geriletti.

***

Ekonomi, üretimden uzaklaşıyor; 2008, son yedi yılın en büyük üretim düşüşleriyle günlerini bitiriyor. Yalnız sanayi üretimindeki hızlı azalmalar ya da tarımın gerilemesi ve inşaatın durması değil, toplumun geleceği olan eğitim hizmeti de yılın ilk dokuz ayında yüzde 1,7 oranında küçülmüş bulunuyor. Enflasyon, bir önceki yılın iki katı yukarıdan uçuyor; işsizlik, çok bunaltıyor! Dış açık ve bütçe açığı artıyor.

Ekonomik çöküntü karşısında, hükümet, eski doktoruna, IMFye koşuyor. IMF de değişmez reçetesini yazıyor: ekonominin hastalığının iyileşmesi için, özveri yine emekçilerden gelmeli; onlar, daha fazla ezilmeli ve sömürülmeli”!

İşsiz sayısı, bir önceki yıla göre 300 bin artarak iki buçuk milyonu aşıyor. Hapishanelerde yer kalmıyor. Sosyal güvenlikten yararlanamayan çalışanlar, toplamın yüzde 46sını; tarım çalışanları arasında da yüzde 87sini oluşturuyor. Bunların dışında kalan ve sayıları yirmi milyonu aşan kişi, yani nüfusun neredeyse her üç kişisinden biri sosyal yardım almak zorunda kalıyor; bunların önemli bir bölümü açlık sınırında yaşıyor. Belediye yardımları da eklenince bu sayı çok daha artıyor. Yardımı alanlar bunu hakları olduğu için aldıklarının ne kadar farkına varıyor? Bu soru ekonomi ile siyaseti bir kez daha kesiştiriyor; toplum, üretimle değil, birilerinin yardımıyla yaşayanlardan, bu yolla başkalarına bağımlılaşanlardan oluşuyor!

Ekonomiyi doğru yorumlamak ancak doğru sayılarla olanaklıdır. İlgili verileri derlemek, hükümetin ve bağlı kurumların, yani devletin işidir. Geçen yıl bu yönden ürkütücüydü. Hükümet, mart ayında ülkenin toplam üretiminin yeniden hesaplandığını ve bu hesaba göre de olduğundan yüzde 30 fazla olduğunun saptandığını açıkladı. Hepimiz bir gecede zenginleştik, kişi başına gelir neredeyse on bin dolara çıktı. Bu sırada toplam nüfus da, nasıl olduysa, 3,3 milyon azaltılarak, 70,6 milyona indirildi; ancak, seçmen sayısı altı milyon artırıldı! Ulusal gelir ve nüfus örnekleri, verilere güveni yerle bir ediyor. Sözüm ona inananların hükümetinin ekonomik verileri inanılır olmaktan çok hızla çıkıyor!

***

Gidende siyaset, ekonomiden daha az dehşet verici değildi.

Giden giderken, iktidarın yolsuzluklarının delinmez denilen kalesinden birkaç taşın düşürülmesi, çok büyük bir başarıdır. Buradan, siyasetin temizlenmesinin yolunu açabilecek olan bir süreç başlamalıdır. Ancak, yolsuzlukların yerel yönetim yönünü önlemeye, oradaki hırsızlık yollarını kapamaya yönelik bir düzenleme girişimi, seçimlere gidilirken, ne iktidardan ne de muhalefetten geliyor!

Ülke, artık, laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği en üst mahkeme tarafından saptanan bir siyasal parti tarafından yönetiliyor. Anamuhalefet partisi genel başkanı, partisini bu partiye benzetmek için tüzük ve program değişikliği yapıyor; yetmiyor, kara çarşafı, simgeleştiriyor; yetmiyor tek kişilik yönetimini iyice pekiştiriyor. Ne anayasa ne de diğer antidemokratik yasalarda hak ve özgürlükleri geliştirici ve güçlendirici bir girişim söz konusudur ne de eğitimden güvenliğe devlet içindeki kadrolaşma sorgulanabiliyor. Geçmişin siyasetleri, karanlık noktaları ve cinayetleriyle, götürülmemesi gereken yere, geleceğe taşınıyor. Buna karşın, başı-sonu, nedeni-sonucu boşlukta kalan bir yargılama süreci, bir siyasal hesaplaşma yaşanıyor.

Gidenin tekil gelişmeleri ürkütücü boyutlar kazanıyor; ders kitaplarından asırlar öncesinin özgürlük tablosu, kazınıyor; çıkarılıyor; çocuklara tecavüz, kadınlara karşı şiddet; yabancı düşmanlığı; tırmanan terör; yaygınlaşan dinci çevre baskıları; polisin acımasızlığı, toplumu karartıyor. Çok sınırlı sayıda yapılabilen kitlesel eylemler, en şiddetli biçimde cezalandırılıyor; uygun deyimle, eziliyor!

Gidenin, yani 2008in, damgasını tarihe de taşıyacak en büyük eksisi nedir? Özgür düşünceye karşı yaygınlaşan hoşgörüsüzlük!

Bir düşüncenin açıklanması, bir sanatsal çalışma, anında karşıtlarını ayağa kaldırıyor. Bu ayağa kalkma saldırı ve suçlama boyutlarına varıyor. Bilimsel araştırma yapanlara saldırılıyor! Hainlik suçlamasına uzanan, asarız, keseriz türünden saldırılar, toplumun nefes borusunu sıkıştırıyor; korkutuyor ve yaratıcılığı durduruyor.

Toplumun geleceği açısından, düşünce ve düşünceye dayalı üretimin saldırı altına alınmasından daha yıkıcı hiçbir şey olamaz! Asırlar öncesinden gelen ve özgür düşüncenin önemli dönemeçlerinden olan sözlerinize katılmıyorum, ancak bunları söyleme hakkınızı sonuna kadar savunurum anlayışının olduğu kadarından da çok hızla uzaklaşılıyor. Bu topraklardan bir türlü çıkmayan faşizan damarın beslenmesi süreklilik kazanıyor; toplumun geleceğini karartabilecek boyutlara varıyor.

Kısaca, gidende, ekonomi gibi siyaset de, küçükleri oynuyor, küçülüyor!

***

Çin takvimine göre, giden, fare yılıydı. Gelen de, öküz yılıdır. Bu hayvansal farklılaşma yaşama nasıl yansır? Yine de gelen yılın umutları canlandırması umulur! Gelen gelecek haftanın yazı konusudur.

İyi yıllar dilerim.

[email protected]; [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları