Mehmet Faraç

Çığlığın Yarıştığı Coğrafya!..

31 Aralık 2008 Çarşamba

Çatışmalar, bombalamalar, intifada eylemleri ve intihar saldırıları... Otobüslerde, işyerlerinde, kamu binalarının önünde enkazlar içinde parçalanmış cesetler!.. Uzun namlulu silahlara taşlarla yanıt veren çocuklar... Bedenlerini İsrail askerlerinin darbelerine siper eden yüzleri dövmeli Arap kadınları...

Dünya komuoyunda Filistin denilince akla ne yazık ki bunlar geliyor... Ancak İsrail’in adeta devlet terörüne dönüşen son saldırıları gösteriyor ki, şiddet bölgede yeniden egemenliğini kuracak! Yoğunlaşan sinyallerden anlaşıldığı kadarıyla, hem İsrail hem de son Gazze saldırısına arka çıkan ABD’nin dini, siyasi ve ekonomik merkezlerine yönelik tehdit büyüyecek! Peki, etkili füzelere el yapımı ilkel patlayıcılarla yanıt vermeye çalışan çaresizlik, bir süre sonra hangi sinsi ve ürkütücü silaha sarılacak?..

Şiddet, Mısır ve Mezopotamya gibi iki büyük uygarlığın ortasında bulunan Filistin’in en eski tarihlerinde bile önemli bir yer tutar! Samiler bölgeye MÖ 3. bin yılda yerleşir ancak egemenlikleri fazla sürmez. Daha sonraları Amurruların işgal ettiği bölge yerle bir edilir. Sina Çölü’nden gelen Yahudilerin bölgede kurduğu devlet ise daha sonra ikiye ayrılır. Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlıların egemenliği altında da kalan Filistin, 1920’de İngiltere’nin manda yönetimine girer.

Ancak Filistin için asıl kanlı süreç, daha sonra başlar. İsrail devleti 14 Mayıs 1948’de kurulunca bölge şiddetin ve terörün kıskacında gerginlik ve kaosa terk edilir. Arap Müslümanlar için artık kutsal topraklarda yaşam hakkı yoktur!.. Bölgede bitmeyen sorunlar, yerel direnişçi grupları güç birliğine sürükler. Kanlı coğrafyada bir devlet kurmak için harekete geçen direnişçilerin ilk örgütlenmesinin temelleri 1950’lerin sonunda atılır. 1 Ocak 1964’te Yaser Arafat liderliğinde, Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Harakat al-Tahrir al-Watani al-Filastini) El Fetih örgütü kurulur. Daha sonraları silahlı kanat olarak El Aksa Şehitleri Tugayını yapılandıran El Fetih, tıpkı bölgedeki diğer radikal dinci gruplar gibi ABD tarafından terör örgütleri listesine alınır.

İç çatışma güçsüzleştiriyor...

Arapça, Munazzamat al-Tahrir al-Filastiniya diye adlandırılan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ise 2 Haziran 1964’te kurulur. Ahmed Şukeyri liderliğindeki FKÖ, 1967’deki Arap-İsrail Savaşı’nda öne çıkar. İsrail ile Mısır arasında 10 kilometrelik sahil şeridine sahip Gazze, savaşın ardından Mısır’dan İsrail’in denetimine geçer. 1968 yılında FKÖ’nün askeri yapılanması Gazze ve Sina’da Filistin Kurtuluş Ordusu adıyla kurulur.

Yaser Arafat’ın El Fetih adlı örgütü bir süre sonra FKÖ içinde üstünlük sağlar. Arafat ise bir yıl sonra FKÖ’nün yürütmesinden sorumlu olur. FKÖ içinde daha sonraları Havari Grubu”, “Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi radikal gruplar etkin olmaya başlar.

Ancak Filistin’de ikinci büyük güç, Hamas yani Harakat al-Muqawama al-Islamiya” (İslami Direniş Hareketi) ise 1987’de Şeyh Ahmed Yasin tarafından kurulur. Örgüt Ortadoğu’daki radikal dinci örgütlerin temellerini de atan etkili bir referanstan esinlenmiştir. Hamas aslında Mısır’daki Ihvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütünün Filistin’deki uzantısıdır!

İsrail, son günlerde katliam yaptığı Gazze’yi, Batı Şeria’nın bir bölümüyle birlikte, 1995’te yapılan II. Oslo Anlaşması’yla Filistin yönetimine bırakır. Gazze’deki 38 yıllık İsrail işgali 2005 yılının Eylül ayında sona erer. Ancak bir yıl sonra İsrailli bir askerin kaçırılması üzerine bölgeye büyük bir kara operasyonu düzenlenir. Tıpkı önceki gün olduğu o günlerde de direnişçilerin önemli merkezleri, örgütlenme alanları hedef alınır.

Kurşun seslerinin ve insan çığlığının hiç dinmediği Filistin’de 2 bin yılı nüfus sayımına göre 9.5 milyon insan yaşıyor. Gazze’deki 1.5 milyon insanın üçte ikisi ise mülteci kamplarında uluslararası örgütlerin yardımlarıyla ayakta durmaya çalışıyor. Ne yazık ki bölgede bugün 11 milyona varan nüfus, kendi içindeki çelişkilerin de kurbanı oluyor! Filistinliler salt İsrail’in sık sık başvurduğu devlet terörünün değil, El Fetih ile Hamas arasında çatışmalara da yol açan anlaşmazlığın sıkıntısını yaşıyor. Gazze Şeridi’nde seçimi kazanan Hamas, Batı Şeria’da etkin olan El Fetih’le arasındaki egemenlik sorununu bir türlü gideremiyor. İki başlı yönetim, bölge insanını İsrail’e karşı daha da güçsüzleştiriyor. Filistin topraklarını 60 yıldır işgal altında tutan İsrail’in pervasızlığı, işte bu iç çatışmalardan da olabildiğince yararlanıyor! Yani direnişin kendi içinde yaşanan terör, yanı başındaki devlet terörüne de kurban gidiyor!..

Çaresizliğin direnişi!..

Peki Gazze’deki en az 15 bin Hamas militanını yok etmeyi hedefleyen İsrail, son 41 yılın en büyük hava saldırısının ardından hangi gerçekle yüz yüze kalacak?.. Olasılıklar fazla değil!.. Son dönemde radikal dinci örgütlerin art arda yaptığı açıklamalar, İsrail’in füzelerine el yapımı roketlerle yanıt vermeye çalışan Filistinlilerin çaresizliğini nasıl giderecekleri konusunda ipuçları veriyor! Örneğin İran’da dini lider Ali Hamaney cihat ilan ederek İslamcı örgütleri harekete geçmeye çağırdı. Lübnan’daki Şii Hizbullah örgütü Gazze yalnız olmadığını görecek diyerek eylem sinyali verdi. Örgütün lideri Şeyh Hasan Nasrallah, üyelerinden direniş göstermelerini ve tetikte olmalarını istedi.

Hamas’ın Suriye’de sürgünde yaşayan siyasi lideri Halid Meşal ise üçüncü intifada çağrısında bulanarak İsrail’e karşı toplumsal direniş yapılacağı mesajını verdi. Bu çağrı, sokakların taşa bürünmüş öfkeyle yeniden tanışabileceği anlamına geliyor! Geçmiş deneyimler gösteriyor ki, son 5 yıldır Yahudi ve Hıristiyan hedeflerine yönelen terörün şemsiyesi El Kaide’nin sessizliği de bu gerginlik döneminde çok uzun sürmeyecek!..

Açıklamalar ve tehditler gösteriyor ki, Hamas’ın tacizine 6 aylık ateşkesin ardından katliamla karşılık veren İsrail, bir süre sonra belli ki şiddetin ilkel ancak en kanlı yüzüyle yeniden karşılaşmak zorunda kalacak!.. 300’e yakın insanın öldüğü son katliamın ardından Ortadoğu’da bildik en ürkütücü ve en kanlı sürecin; intihar eylemlerinin aktörlerinin devreye girme ihtimali hiç de az değil!.. Belli ki hem bu katliam hem de Arap dünyası ile Batının duyarsızlığı devam ettiği sürece; çaresizlik, canlı bombaların kendinden vazgeçmiş bedenlerinde ateşe dönüşecek!.. Kan ve kaos, İsrail’de yaşamın en pervasız, en çaresiz ve en olmadık zamanlarında yeniden egemen olacak!.. Şiddete ne kadar karşı dursak da, birilerinin bunu hak ettiği hep düşünülecek!

Halid Meşal.

 

[email protected] - www.mehmetfarac.com

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları