Katli vacip bir tavuskuşu

14 Temmuz 2015 Salı

Geçen hafta herkesin omzuna “katli vacip” bir tavuskuşu kondu.
Bu kuş, bir Fransız lisesinde öğretmendi.
Ve çocuklara kötülüklere itiraz etmeyi, haksızlıklara isyan etmeyi, baskılardan firar etmeyi öğretmekle mimliydi.
Kimi omuzundaki kuşu bir fiskede yere attı, kimi kanatlarını kopardı...
Çünkü o tavuskuşu görevli olduğu okulda benzersiz bir dünya kurmuştu.
Benzersiz şeyler, kendilerini benzerlikler içinde güvende hissedenleri tedirgin eder.
Kuş olmak konusunda bu kadar ısrarlıysa, tamam olsundu;
Ama çalıkuşu olsundu.
Tavuskuşluğuna soyunmasındı.
Küçük, narin bedeniyle ve o çok değerli iffetiyle daldan dala uçabilirdi.
Ama rengârenk kuyruğunu açıp öyle uluorta, görkemini gözümüze soka soka aramızda gezinemezdi.
Feride olmasında hiç sakınca yoktu ama Melike olacağım diye tutturursa...
İşte böyle tüylerini yolarlar; katrana bularlar, ibreti âlem için uluorta ayar yaparlardı.
Haklıydılar.
Çünkü o çocuklara, fikirlerine sahip çıkmanın ve onları ifade etmenin önemini öğretmişti.
Onlara en büyük kötülüğü yapmış, kendilerini özgür hissettirmişti.
Edebiyatın ve sanatın ve yaratıcılığın gücüyle kandırmıştı hepsini.
Oysa asıl işi, boş inançlar ve geleneklerle kuşatılmış kalabalıklar içinde uyumlu biri olarak dikkat çekmeden yaşamayı öğütlemek olmalıydı hepsine.
Başkalarına saygı duymak adına kendi fikirlerine saygıdan vazgeçebilmeliydiler.
Doğru bildiklerini her yerde rahatça söylememeliydiler.
Susmayı ve uyumlu olmayı belletecekti onlara.
Başına gelebilecekleri hep önceden hesaplayacak ve adımlarını ona göre atacaklardı.
Fazla sivri olmayacaklardı.
Sopayı görünce kuyruklarını indireceklerdi; öyle her daim dik tutmayacaklardı.
Özgürlüklerine sınır koyulduğu zaman asker gibi duracaklardı.
Sınırları ille de aşacağım diye duvarları yıkmaya, çıplak ayakla kırlarda koşmaya, serin nehirlerde yıkanmaya hakları yoktu.
İlle olacaklarsa, o duvarların dibinde özgür olmayı becereceklerdi.
Çocukları utançla kıstıracaktı.
Cinsel organlarından mesela.
Uyaracaktı, onları isimleriyle anmayacaklardı.
Çünkü onlar üç harfliler gibidirler; isimleriyle anarsan saklandıkları yerden karşınıza çıkıverirler, diyecekti.
Öfkeyle, isyanla tanıştırmayacaktı öğrencilerini, kaderle barıştıracaktı.
Edep kırbacıyla hadım edecekti coşkularını.
Kanatlarından kıstıracaktı; gagalarını kıvıracaktı; yumuşak kalplerini yerinden sökecekti, taze beyinlerini avcunun içine alıp iyice bir ufalayacaktı.
Okuttuğu kitapları, övdüğü yazarları seçerken dikkatli olacaktı.
Cennet de bir ütopyadır. Oradan yürüyebilirdi.
Kutsallardan hiç uzaklaşmayacaktı.
Fazla özgürlük tehlikelidir Melike.
Hiç mi düşünmedin?
Ya senin yetiştirdiğin o haddini bilmez çocuklar büyür ve akıllarıyla, öfkeleriyle, vicdanlarıyla, utanmazlıklarıyla ve en tehlikelisi de korkusuzluklarıyla bir gün bu rezil sistemi yıkarlarsa?
Bir umut...
Eğer öyle bir şey olursa...
Vebali bilesin, senin ve senin gibi tavuskuşlarının boynuna!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları