Server Tanilli

2009 Yılına Başlarken...

03 Ocak 2009 Cumartesi

Yeni bir yıldayız ve ilk günlerinde...

Tarihte geleceği tam bilemeyiz; sadece sezinleriz. Şimdiden söyleyeceğimiz de şu: 2009 çetin bir yıl olacak.

Göbeği de 2008de bağlandı...

*

Özellikle 1990larla beraber, olan bitene kapitalizmin gözlükleriyle bakanlar, yaşananınekonominin küreselleşmesiolduğunu söylüyor ve mümkün olan yegâne ekonomi politikasının da yeni liberalizmve piyasaolduğunu şakıyorlardı.

Bu şarkıların altında dünyaya ve insana nasıl bir tehlikenin olduğunu önceden haber verenler de vardı. Geçen yılın sonbaharında Amerikadaki (ABD) korkunç iflaslar, örtüyü çekti ve gerçekler ortaya çıktı: Kapitalizmin bağrında ölümcül bir yara vardır.

Bu dert, bütün insanlığı da tehdit ediyor.

Aydınlara düşen, olan bitenin üstüne eğilmek; ve gerçeklerin safında yer alıp mücadele etmektir.

Amerikada, Avrupada, Asyada ve Türkiyede...

*

Dünya zorlaştı ve Türkiyeyi de bir kanser sarmıştır.

AKP, Amerikanın kucağında doğdu ve onun güdümündedir.

Ve AKP, gökten inmedi: Bizim yanlışlarımızın da eseridir.

Türkiye, bugün bir yol ayrımına gelmiştir; işte bu yanlışı düzeltmenin noktasındayız.

Herkes, artık hangi tarafta olduğunu belirlemelidir. Gün, karar günüdür. Aydınlar arasında bu kararı en önce vermesi gerekenler ise, hiç kuşkusuz, solda olduğunu söyleyenlerdir. Niçin öyledir? Çünkü emeğin, ezilenlerin, kadının, çevrenin, özgürleşmenin, eşitleşmenin dostu yine ve hep soldur. Böylece, onların tavırları gelecek için önemlidir.

AKP, korkunç yanlışlar yaptı: Önce cahilliği yüzünden yaptı; devleti yönetmenin kadar, tarihinin de bilgisinden yoksun idi. Babalar gibi satacağımderken, ülkenin yarınlarını satıyordu. Bir de, 1923 Devrimine düşman olduğu için, onun kazandırdıklarını, başta da laik eğitimi çiğniyordu. Araştırmalar şunu da ortaya koydu: Anadoluda, AKP kadrolarımarifetiyle, mahallenin devlet eliyle uyguladığı bir İslamîleştirmeyaşanıyor.

Ne mi bunların anlattığı?

Şu: Türkiyeyi kurtarmak ve onu yeniden kurmak, sosyal-demokrat partileri de aşan bir sorun olup çıkmıştır.

Hem, ne yazık ki, sosyal-demokrat partiyi de kuramadık!

Ya gençler?Ey umudun parlak çehresiolanlar?

12 Eylül, üniversitede, çoğulcu düşünme ortamını söndürürken, gençlere de daha iyi bir toplum uğruna mücadele etme enerjisi, bilgisi ve yöntemi veren siyaseti yasaklamıştır. Siyasetin fikir ve örgütleniş olarak bütün kapıları gençlere sımsıkı kapalıdır.

Ancak, şu da bir gerçektir: Heyecan verici bir proje”, “coşkulu bir kalkınma seferberliği”, her şeyi değiştirebilir. Var olan köhne yapıyı yıkarak özerk ve demokratik üniversiteyi kurmak da onların arasındadır...

Hayat da fırsatlar hazırlıyor.

İşte İstanbul Üniversitesine rektör atama olayı!

Seçimlerde, en çok oy sağlayan iki adaydan Prof. Ali Akyüz 483 oyla birinci; Prof. Yunus Söylet de 467 oyla ikinci olmuştu. YÖKün başındaki kişiliksiz zat, ikincisini başa alarak listeyi Cumhurbaşkanına sunmuştu. Cumhurbaşkanına yakışan, bu kişiliksizliği de cezalandırarak, Prof. Ali Akyüzü atamak olacaktı. Tersi oldu. Niçin? Çünkü, Prof. Söylet, Başbakanın aile hekimi ve daha da önemlisi, tarikat-cemaat çevresinden geliyordu. Abdullah Gül de, İslamcı geçmişine bağlılığını hatırladı herhalde.

Ortada olan, bir skandal ve bir rezalettir...

Gençler, bunun üstünde durunuz!..

*

Ödüller, eğitim dünyamızı da onurlandırdı: Prof. Şerafettin Turan, Mustafa Gazalcı ve Adnan Binyazar değerlendirildi. Bizler de gönendik...

Bir de, okurlardan Can Dündarın Mustafa filmi vesilesiyle düşündüklerimi soranlar oluyor: Öğretmen Dünyası dergisinin, Aralık 2008 tarihli sayısında Zeki Sarıhanın nefis yazısını okumayı öneririm okurlara. Onun gibi bakıyorum ben de...

Nice yıllara, güzel yıllara sevgili okurlar!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye Nereye Gidiyor? 10 Ağustos 2009
Masal ve Gerçek... 7 Şubat 2009

Günün Köşe Yazıları