Utanç İçinde Yaşamak İstemiyorum!

05 Ocak 2009 Pazartesi

Kim, hangi yazar, hangi ülkede yeni yılın ilk yazısına böyle bir başlık atar? Utanç içinde yaşamak istemiyorum!Ne yazık ki, bu güzel ülkede, yılın ilk yazısına böyle bir başlık atan bir yazar var ve eminim böyle düşünen pek çok insan!

Söyledik, yazdık AKP, yani taşralı bir din devleti kadrolaşıyor,diye kimselerden ses çıkmadı. Ama işte artık o noktadayız, gencecik yedi insanın ölümü karşısında bile yürekleri yumuşamayan, neredeyse yılbaşı mı kutluyorlar, iyi olmuşdiyen insanlar ülkesindeyiz.

Şu sözlere bakın, bunu Başkent Doğalgaz AŞ Genel Müdürü Veysel Karani Demir söylüyor: Gençlerin her biri bir tarafa dağılmış, bir taraflara düşmüş. Kimisi yerde, kimi yüzükoyun, kimisinin belden yukarısı çıplak. Bu ne demeye geliyor, beyefendi sizin yüreğiniz ne kadar kirli, ne kadar sevgisiz bir insansınız. Öte yandan basın toplantısını Cumaya gideceğim, diye kısa kesiyorsunuz.

İnsanların acısı karşısında, böylesine duyarsız olmak nasıl bir şey? Tanrı böyle cumalarla anılacaksa hiç anılmasın daha iyi. Konuşmalarınızla, imalarınızla düpedüz sizin anlayacağınız dilde gencecik insanlara iftira ediyorsunuz. Onların yoldan çıktığını sözüm ona çaktırmadan söylüyorsunuz. Yüreğiniz hiç mi acımıyor, çocuklarınız, torunlarınız olduğunu söylüyorsunuz, bir an sadece bir an çocukları ölen o anaların, babaların yerine kendinizi koyun. Çocuklar yarı çıplak değil, çıplak olsalar bile böyle bir imayı hak etmiyorlar. Hiç kimse hak etmiyor!

Geçenlerde arkadaşlarla konuşuyorduk, bu iş bilmezlerin iktidarından bizi kim kurtaracak? Son derece umutsuz bir halimiz vardı, hatta bir arkadaşımız Amerikanın attığı bir bombayla hepimizin zehirlendiğini ve tümüyle tepkisiz bir hale getirildiğimizi söyledi. O zaman gülmüştük, şimdi ciddi ciddi düşünüyorum, gerçekten böyle bir bomba atıldı mı?

Her zaman meselenin ekonomik olduğunu iddia eden bir başka arkadaşımız, Tüm yüreğimle diliyorum, devlet öylesine yoksullaşsın ki, emekli ve memur maaşlarını ödeyemeyecek bir duruma gelsin, işte o zaman insanlar sokağa dökülür,demişti. Bence haklı, bunca ölüme, bunca haksızlığa, bunca eşitsizliğe karşı kılını kıpırdatmayan beyaz yakalılar, emekliler, memurlar belki mesele kendilerine dokunduğunda sokaklara çıkarlar. Bir teselli...

Beni bunca karamsar kılan ne? Sanırım bu müthiş sessizlik. Ama bu sessizlik sadece bu güzelim yurtta değil, bütün dünyada geçerli. Yılın ilk günleri ve bütün dünya Müslüman kardeşlerin müthiş dayanışmasını ibretle izliyor. Ne dayanışma ama Mısır sınırlarını kapatıp, can havliyle sınıra doğru koşan Filistinlilere (onlar da Müslüman) ateş ediyor. Arap dünyasının emirleri, kralları bir türlü haremlerinden çıkıp Filistindeki Müslüman kardeşlerine el uzatmıyorlar.

Batılılar mı? Onlar çoktan kendi dertlerine düşmüş. Krize hiç alışık olmadıklarından sürekli psikologlara gidip günü geçirmeye çalışıyorlar. Amerika mı? Obama tatilde, Bush giderayak silah tacirlerine ne denli sadık bir adam olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Filistinde ölen çocuklar mı? Onlar hep ölürler. Çünkü babaları tekbir getirerek bağırmanın hiçbir işe yaramadığını öğrenemediler. Tanrı mı? O sadece şaşkın, bir zamanlar insanoğlundan umudu vardı, uzun zamandır sadece olup biteni seyrediyor ve sayıları giderek artan çocuk meleklerine hiç olmazsa öteki dünyada kol kanat germeye çalışıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları