Fazıl’dan yeni şarkılar

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Fazıl Say’ın ADA Müzik’ten çıkan Yeni Şarkılar’ını dinliyorum: Türk şiirinin dönüm noktası olan İkinci Yeni şairleri, bel kemiği Nâzım ve tarihe damgasını vurmuş Hayyam’dan bir dörtlük. Fazıl’ın müziğini iyi tanıyan Serenad Bağcan’ın sesinde şiirle şarkı birarada yaşama kavuşuyor.

Şiirle müziğin evliliği uzak çağlara dayanır. Eski Yunan’daki törenlerden Orta çağ’ın kutsal ilahilerine, Rönesans’ın yaşama sevincinden baroktaki madrigal ve kantatlara, romantizmin lied ve operalarına kadar bu evliliği izleriz. modernizmde şiir, şarkıya dönüştüğünde her türlü duyguyu yeni yöntemlerle yansıtır: Şarkı söylediği kadar, ağlayan ve konuşan ses de müziğe girmiştir.
Fazıl Say’ın ADA Müzik’ten çıkan Yeni Şarkılar’ını dinliyorum: Türk şiirinin dönüm noktası olan İkinci Yeni şairleri, belkemiği Nâzım ve tarihe damgasını vurmuş Hayyam’dan bir dörtlük. Fazıl’ın müziğini iyi tanıyan Serenad Bağcan’ın sesinde şiirle şarkı bir arada yaşama kavuşuyor.
Fazıl’ın takipçisi olan genç kitle bu şarkılarla İkinci Yeni şairlerimizi, biraz daha Nâzım’ı ve Hayyam’ı tanıyacak. Bu beş şiirde aşklara dokunan dizeleri, başarılı kurgularla sunuyor. Müzik içimüzik dışı efektlerle, şiirin içindeki müziği, müzikte sözün sese uyumu (prosodi) incelikle işlenmiş. Minimalist bir doku büyük doruklarla kaynaşmış. Mistik ve derin ama bu dünyaya ait, bugünü yaşayan duygular iç içe.
Edip Cansever’in şiiriyle başlıyor dinleti: “Şey şey şey ve şeylerden.” Şiirin kendi iç temposunu kullanarak bu dünyadan uzaklaştıran tınılarda her bir çalgı bir görev üstlenmiş, bir kimliğe bürünmüş, Bağcan’ın sesiyle, bir kilim dokumuş. Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı”ndaki “İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım/ Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından” dizelerinde şiirin dize-içi müziği (ş harfleriyle) şarkıda vurgulanmış. Yerelden çıkıp evrene varan duygulara en çok yakışan çalgı teremin olmuş. “Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat/ Durma kendini anlat/ Durma göğe bakalım” dizeleri de piyanonun ince makamsal işlemeleriyle yerden göğe doğru tırmanıyor. İkinci Yeni şiir akımının bir diğer şairi Cemal Süreya’nın “Bu Bizimki” başlıklı şiirinde dizeler birbiriyle yarışmış, şiir adeta yeniden yazılmış. “Yıkıcı bir aşk bu/ İşgalci bir aşk/ Soyguncu bir aşk bu.” Nâzım’ın şiirinde fırtına ve dinginlik “su başında durmuş”. Şarkılar 11. yüzyıldan Hayyam’ın “Ey Kör” başlıklı dörtlüğüyle ve başka bir coşkuyla bitiyor. Birden caz, rock, ramazan davulu, kudüm, elektro gitar ve koro giriyor öncekilerin gizemli dünyasına. Hayyam ile bir patlama, görkemli bir final. “Şu durmadan kurulup dağılan evrende/ Bir nefestir alacağım, o da boştur boş.”
Fazıl, şiirleri işlerken kendi kişiliğini de bu şarkılarda yansıtmış: Başkaldıran, çocuksu saflığa bürünen, Batılı olduğu kadar Doğulu, geleneksel usul ve makama bağlılığı kadar minimalist, poliritmik ve yeni bir renk arayışında. Çalgı ekibi ise harika.
Evet, bunlar hepimizin şarkıları. Herkes bu ezgilerle dizelerin yeniden doğuşunda kendinden bir şeyler bulacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları