Boğulan ahlak

06 Ocak 2009 Salı

Şehir Plancıları Odası Başkanı Doç. Dr. Tarık Şengül, televizyonda Melih Gökçekin ağzından bir pazarlık öyküsüne tanık olmuş:

Melih Gökçek, anlatıyordu: Bana geldiler, alışveriş merkezi yapmak istiyorlardı. Emsal olarak 2.5 istediler, ben size 2.84 vereyim, dedim. Ama benim bir Nasrettin Hoca heykeli hayalim var. Siz de onu yapın dedim.

Benzer pazarlıkların kent planları ve plan kararlarına ilişkin birçok belediyede yapıldığı anlaşılıyor. Gaziantep kentinde belediyenin emsal artışı karşılığında bağış aldığını ve bunun karşılığında da milyonlarca dolarlık rant artışı sağlandığını belediye başkanı kabul ediyor, medyadaki yandaşları da bunu girişimci ve kaynak yaratıcı belediye başkanlığı olarak savunuyor.

Üniversitelerin kamu yönetimi bölümlerinde öğretilen siyasetçi-bürokrat ayrımını anımsattı Doç. Şengül:

Siyasetçi ana değerleri, politikanın genel çerçevesini çizer, bürokrat ise bu değerler sisteminin içinde, neyin mümkün olup olmadığını siyasetçiye söyleyen bir alana sahiptir. Bugün bu ayrım tümüyle çökmüş durumda. Bir siyasetçi olarak belediye başkanı bir yanan kent vizyonunu çiziyor, kenti tüketim merkezi, sağlık hizmetleri merkezi yapacağını söylüyor. Buraya kadar tamam. Ama sonra bir bakıyorsunuz, plancının yapması gereken işlere soyunuyor. Arsa sahipleri ile oturup, pazarlık konusu alana yönelik işlev değişikliğine gidiyor. İmar haklarını arttırıyor. Bu tür bir yaklaşım sadece bilimsel ya da ahlaki olarak sorunlu değildir. Aynı zamanda yasal açıdan da sıkıntılıdır.

Bilimsel ve ahlaki olmak isteyen kalmadı artık... Yedi gencin doğalgazdan boğulup gitmesinin ardında yatan sorun da bu zaten...

Özdeşim simgesi olarak Atatürk

 

Hacettepe Çocuk Ruh Sağlığı Topluluğunun geçen hafta düzenlediği Özdeşim Simgesi Olarak Atatürk ve Mustafa Filmibaşlıklı açık oturumda yapılan değerlendirmeler mutlaka kitaplaştırılmalı.

Prof. Dr. Ferhunde Öktemin bağlanma ve özdeşim duyguları ile oynamanın bir toplumun dinamiklerini, özgüvenini nasıl bozduğuna ilişkin bilimsel irdelemeleri kamuoyuna duyurulmalı.

Uzman psikolog S. Gülin Evinçin aşağıda özetlediğimiz çözümlemeleri geniş kesimlere, özellikle gençlere ulaştırılmalı:

Kişiler toplumla olan bağlanmalarını toplumun tarihi, kültürü, ulus kimliği, önemli liderleri üzerinden gerçekleştirirler. Bir toplumun kültürel değerleri ile olan bağının zayıflatılması, ulus kimliğinin ırk kimliği olarak tanıtılması, tarihinin değiştirilip liderlerinin değersizleştirilmesi o toplumun varlığını sağlıklı sürdürebilmesi açısından ciddi risk etkenleridir.

Mustafa Kemal Atatürk, yurdumuzu kurtarışı ve kuruşu ile ona hayat veren ve sonrasında da devrimleriyle bakımını esirgemeyen önderimizdir. Başka toplumlar liderler yaratmaya çalışırken böyle bir lideri değersizleştirmek bir toplumu, ona hayat veren, onu kimliğine kavuşturan ellerden mahrum bırakıp, o toplumun ulus kimliğini yıpratır, tarihini yanlış tanımasına yol açar, kültürüyle bağlarını zayıflatır, dolayısı ile bireylerin toplumla olan bağlanmalarına zarar verir. Bu duruma neden olabilecek unsurlar da toplumun, varlığını sürdürme, birlikteliğini koruma, medeniyetini yüceltme gibi ortak amaçlarını yitirmesine hizmet eder.

Değerli ruh sağlığı hekimi Prof. Dr. Orhan Öztürkün şu sözleri de kulaklarda çınlamalı:

Ben Cumhuriyetin onuncu yılında ilkokula başladım. O yılların Atatürk sevgisini, coşkusunu, onunla yaşanan onur duygusunu anımsarım. Mustafa filmini izleyen çocukları düşündükçe içim sızlıyor.

 

Demir maskeden kurtulmak

Türkiyede sanayi daralıyor, büyüme hızı fiilen eksiye geçmiş durumda. İşsizlik katlanarak büyüyor, hane halkı borçlanması çok hızlı artıyor. Kısacası, sosyal sorunlar kapı eşiğinde ve Türkiyeyi çok sıcak ve gergin bir yaz bekliyor.

Prof. Dr. Bilsay Kuruça göre, tek çare var: 1980lerde ülkenin başına geçirilen ve o günden beri yeni çözümler üretilmesini engelleyen demir maskeyi sıyırıp atmak. Bunun için de Türkiyeye gitgide hızlanan bir büyüme gerekiyor:

Mutlaka kamu yatırımcılığına gereksinim var. Büyüme hızı başka türlü güvence altına alınamaz. Böyle bir atılım, iki kolona dayanmalıdır. Bunlardan ilki; halkın çalışma hakkını kavrayabileceği, insanların emeklerinin değerini görecekleri, ceplerine paranın gireceği ve bunu da harcayacakları bir sosyal programdır. Diğeri ise; çok kapsamlı, parasız ya da düşük bedelli bilimsel ve teknik öğretimden başlayan, yeni kuşakları bilimsel ve teknik bilgiye kavuşturacak olan ve süratle yeni sanayilere çevrilebilecek olan bir teknoloji programıdır.

Prof. Kuruçun programların oluşturulması süreci için bir önerisi var:

Bu yeni programları hazırlama görevi, muhalefete düşüyor. Ama gördüğümüz kadarıyla muhalefetin böyle bir çalışması yok. O zaman, meslek odaları ve kitle örgütleri, ortak ciddi bir kongre düzenleyip Türkiyenin başındaki demir maskeyi atarak, bağımsız düşünebileceği sosyal programları belirlemeliler...

Sipariş

Yurttaş Muzaffer İlhan Erdost, Abdullah Gülün kulak basıncını dengede tutmak için Amerikadan yeni jet siparişi verildiğini okuyunca, içinden geçirmiş:

Kriz göz önünde tutularak, pahalı jet yerine bir cumhur sipariş edilse daha ekonomik olmaz mı?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aman, Beni Bırakma... 23 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları