Yaşadığımız Kültür Çatışmasıdır…

03 Ekim 2013 Perşembe

Türkiye uzun zamandır üç kültür çatışmasının içinde.

Yaşananlar, politik çatışmalar, eğitim dönüşümleri, yaşam tarzına müdahaleler, karşıt tepkiler, Gezi olayları, iktidarın sert karşılığı, hukuksal şiddet, polis baskısı hep bu kültür çatışmalarının sonucudur. 
Birinci kültür; Osmanlı döneminden gelen ‘
Sultan’ın kölesi, Allahın kulu’olmayı buyuran teokratik imparatorluk kültürüdür. Bu kültür, elbette değişip günün koşullarına uyarak, kitlenin bilinçaltına yerleşmiş kültürdür. Her zorluğu Tanrısal sınav sayan, karşı çıkmayı günah kabul eden, itiraz etmeyi dine aykırı kabul eden bu kültür dinci politikanın yaslandığı temeldir.
İkinci kültür; 1923’ten sonra 
Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde ‘insan iradesinin egemenliği’ne dayalı Rönesans ve Aydınlanma kültürüdür. Avrupa uygarlığının öncülük ettiği bu kültür toplumu değiştirmeyi hedeflemiş, ancakAtatürk’ün ölümünden sonra duraksamış, çok partili düzenle birlikte de gerilemeye başlamıştır.
Üçüncü kültür; emperyalist kapitalist sistemin yeni versiyonu olan 
‘piyasa ekonomisine dayalı küresel kapitalist kültür’dür. Bu kültür, insan değerlerini para ve mal değerleri olarak yeniden tanımlamış, insanı tüketime yönelterek egemenliğini sürdürmüştür.
Türkiye’de bu üç kültür de bir arada yaşamakta, kimi zaman uzlaşarak, kimi zaman çatışarak toplumda çalkantılara yol açmaktadır. 
Toplumsal bilinçaltında 
‘kulluk kölelik kültürü’, bilincinde ‘insan iradesine dayalı Cumhuriyet kültürü’, yaşamında da ‘küresel kültür’ü yaşayan Türkiye bu karmaşayı nasıl sürdürecektir?

 

***

Türkiye dünya için çok önemli bir ülkedir.
Amerika, açıkça 
‘Teokratik-kapitalist- Amerika yandaşı’ bir Türkiye istemekte, desteğini bu plana göre düzenlemektedir.
Avrupa, ‘
laik-kapitalist-bölünmüş’ bir Türkiye istemekte, Avrupa Topluluğu içine almayarak ilişkilerini sürdürmeyi amaçlamaktadır. Almanya ve Fransa’nın liderliğinde görünen budur.
Türkiye ise, siyasal iktidarın yönüyle İslam ülkelerinin liderliğini üstlenmeye çalışmakta, Ortadoğu’da Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin temsilciliğini yaparak, dünyada da İslam ülkeleri ile Batı’nın köprülüğüne soyunmaktadır.
Ancak bu dış politika tıkanmıştır. Arap ülkeleri Türkiye’nin rolünü reddetmektedirler. 
Türkiye içindeki 
‘yaşamı dinselleştirme’, geleceği Osmanlı tarzı ‘otoriter liderlik- dinsel emirlik’ temelinde biçimlendirme planı umulmadık büyük tepkilere yol açmakta, içerde de bir çıkmaza girilmektedir. 
Bu kültürel plan, Türkiye bilincindeki 
‘Atatürk Cumhuriyeti’ temelleriyle sert çatışmalara girmekte, küresel kapitalizmin özgürlük vaadini de ortadan kaldırmaktadır. 
Bu kültür çatışmaları nasıl sonlanacaktır?
Hemen olacakları tahmin edelim:
Tarihin saati zaman zaman durur, ama hiçbir zaman geriye işlemez.
Türkiye bir süre bocalar, zaman kaybeder, ama tarihin yörüngesinde hedefine yürüme azminden vazgeçmez.
İnsan iradesi hedefine ulaşır. 
Atatürk’ün yenilmezliği de buradadır…

30 Eylül 2013 - Cumhuriyet



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları