AKP’nin Manevrası

26 Temmuz 2015 Pazar

Amacına ulaşıp ulaşmayacağı şimdilik belirsizdir; ama AKP’nin ciddi bir dış politika manevrasıyla seçim yenilgisine rağmen “iktidarını” tahkim ettiği söylenebilir. Uzun süredir geçiştirdiği ABD eleştirilerini seçimden hemen sonra değerlendirmeye almış; hızla, şaşırtıcı bir esneklikle uygulamaya koymuştur. IŞİD’le savaşı kabul etmeyen strateji değiştirilmiş, ABD’nin Suriye’de uzun vadeli “siyasi çözüm” önerisi kapalı kapılar ardında kabul edilmiştir. Bunun karşılığında seçim yitirmiş olsa da askeri harekât gibi “ağır işler” yaparak “meşruiyetinin” tartışma konusu yapılamayacağı bir pozisyon elde ettiğini düşünmektedir.

***

AKP’nin bu manevra ile elde ettikleri bu kadarla sınırlı değildir. Tek başına iktidarı “tekrarlanmış seçim”le yeniden kazanabilmek, MHP oylarını alabilmek için milliyetçi söylemi yükseltmiş, “süreci” askıya almış, bir süre önce masaya oturduğu silahlı karşı tarafın da kolayca vazgeçebileceği ateşkesi sonlandırmıştır. Bu adım için ABD onayını, İncirlik ve diğer üslerin kullanılması isteklerini kabul ederek kazandığı da ortadadır. ABD pek iyi biliyor ki, ateşkesin sona ermesi dünyanın sonu olmayacak, gelişen siyasi koşullarda denetlenebilir bir adımdan öteye gitmeyecektir.

****

AKP’nin ve istifa etmiş hükümetin sonbahara kadar geçecek sürede başka “kazanımlar” da elde edeceğini söylemek gerekir. Genişleyeceği şimdiden belli medya desteği ile yükseltilecek milliyetçi dalga, yasaların daha rahat çiğnenmesine, özgürlüklerin kısıtlanmasına ortam hazırlayacak, “savaş hali” psikolojisi etkin bir şekilde kullanılabilecektir. Özgürlüklerin sınırlandırılmasından solun, demokratik hareketlerin, Kürt siyasi hareketinin, “havaya girmeyen” medyanın nasipleneceğini de AKP’lilerin, hükümet sözcülerinin açıklamalarından anlıyoruz.

***

Peki bu kaotik ortam AKP’nin başarıyla uyguladığı stratejiye başarı garantisi veriyor mu? Bu sorunun yanıtını henüz bilmiyoruz. Çünkü yanıt büyük ölçüde siyasi aktörlerin tutumuna bağlıdır. Demokratik kitle hareketinin sindirilmesine “evet” diyen, koalisyon umuduyla sessizleşen siyasiler sonuçta klasik “provokasyona gelmeyelim” alışkanlığıyla iddialarından vazgeçerlerse, AKP olası bir erken seçimde başarı kazanmayı daha fazla umabilir. Uluslararası koşulların AKP’yi sınırlandıracağını ummanın, uluslararası demokrasi güçlerinin eleştirilerinin etkili olmasını beklemenin anlamı yoktur. 12 Mart ve 12 Eylül deneyimi bunu fazlasıyla göstermiştir.

***

Gerçek şudur ki; bugün demokratik hakları savunmanın önemi her zamandan daha fazladır. Her geri adım çemberin daralmasını, kitle hareketine katılımın azalmasını, politik duruşların, ideolojik çıkışların törpülenmesini getirecektir. Kafaların karışması için “IŞİD’le mücadele ediyorlar” bahanesi ve yükselen milliyetçilik yeterli olacaktır. Doğrusu AKP için ekonomik kirizin ağırlaşması, yoksulluğun, işsizliğin artması üzerinde durulacak konular olmayacak, hak mücadelesine karşı daha katı bir tutum egemen olacaktır.
Hiç çıkış yolu yok mu? Çıkış yolu arayanlar nesnel durumu görerek yola çıkmak durumundalar. Ama bir gerçek daha var: AKP, en zayıf döneminde araçları zorlayarak bu adımları atıyor. Çıkış yolu buradadır, burada aranmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları