Savaş günlerinde edebiyat festivali...

26 Temmuz 2015 Pazar

“İzmir Edebiyat Festivali”...
Şu üç sözcüğün bir araya gelmesi bile insanın yüreğine, ruhuna, gönlüne ilaç etkisi yapıyor... Ülkede bol bol müzik festivali, sinema festivali, kiraz festivali, karpuz festivali, ilelebet magazin festivali almış başını giderken “üvey evlat” muamelesi gören edebiyat, kapının dışından bakar dururdu... Ama işte İzmir Büyükşehir Belediyesi kolları sıvamış, İzmir ne demek, neredeyse tüm Ege’yi avucunun içine alan bir Edebiyat Festivali başlatmıştı. Akıllıca bir seçimle şair Haydar Ergülen’i de festivalin direktörlüğüne getirmiş.
Hakkını yemeyelim, bu alandaki en büyük boşluğu bugüne dek 2009’dan beri süregelen İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali doldurmaya çalışıyordu... Ama İzmir Edebiyat Festivali farklı: Karaburun, Çeşme, Bergama, Selçuk, Menemen, Gümüldür, Seferihisar, Urla, Dikili, Foça... Hepsi 4 Eylül’e kadar, edebiyattan, şiirden nasibini alacak.

Edebiyat özgürleştirir
Önceki gün festivalin açılışı Karaburun’da yapıldı. Karaburun Belediyesi’nin katkılarıyla... Genç yazar Asuman Susam’ın yönettiği panelin konuşmacıları İnci Aral, Latife Tekin ve ben...
Bu birinci festival için çok gerçekçi, çok doğru, ufuk açıcı, çağrışımlarla yüklü, mutluluğa gebe bir tema seçilmişti: “Edebiyat özgürleştirir”... Evet edebiyat insanın kendisini, çevresini, dünyayı sorgulamasına, kavramasına, yorumlamasına, değerlendirmesine yol açar, geleceğe ilişkin düş kurmasına yol açar, kendini ve çevresini gerçekleştirmesini sağlar. Elbet bunlar sonucu özgürleşir insan...
Ama gelin görün ki savaş günlerini yaşıyor, savaş soluyor, şiddetle yatıp, acılarla kalkıyoruz...
Bu ortamda hangi sözcükleri kullanırsak kullanalım, her sözcüğün dilimizde bıraktığı o kekremsi tat, ağzımızdaki kan unutulacak, yok sayılacakmış gibi değil...

Biz konuşurken
Bizim panelin altbaşlığı “Türk edebiyatında kadın özgürlüğü” diye belirlenmişti. Ben Türkiye’deki kadın hareketinin gelişimiyle, kadın yazarların edebiyatımızdaki açılımları arasında koşutluk kurmaya çalıştım. İnci Aral’ın “Özgürlük cesaret ister” saptanması... Latife Tekin’in “Doğanın, kadınların, işçi çocuklarının, yoksulların olmadığı bir edebiyat kimseyi özgürleştiremez” saptaması... Asuman Susam’ın eril dilin egemenliği üzerine saptamaları... Her biri Karaburun’un Cumhuriyet Meydanı’ndaki Nergis Kahve’nin bahçesine, gecesine yerleşti...
Biz bunları konuşurken... Daha kaç ölüm? Daha kaç katliam? Kaç bombardıman uçağı? Sınırın içinde mi, dışında mı? Yanlış politikaların bedelini daha ne kadar ödeyeceğiz? 7 Haziran seçimlerinden bu yana daha ne kadar süre geçmeli bu saltanatın sürmeyeceğini anlamaları için? Daha ne kadar süre sanki hiçbir şey olmamış gibi yapacaklar? Daha ne kadar bedel ödetecekler?
Elbet bu sorular da gelip yerleşti “Edebiyat özgürleştirir” kavramının önüne ve arkasına... İzmir Edebiyat Festivali’nin açılışı, çok değerli şair Ahmet Telli’nin “Şiir Akşamı”yla sona erdi. Bir kez daha onun şiiriyle belleklerimizi tazeledik, ruhumuzu kötülüklerden arındırdık. “Sımsıcak tutsun diye kalbimin tenhasını” Ahmet Telli’nin şiirine sımsıkı sarıldık. Şiire sığındık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları