Erinç Yeldan

'Ulusal İstihdam Stratejisi'

18 Nisan 2012 Çarşamba
\n

\n

Ulusal İstihdam Stratejisi belgesi, sessiz sedasız ekonomi gündemimize dahil oldu. 2012-2023 dönemi arasına odaklanan Strateji belgesi dört ana hedef gözetmekte: (1) İşsizlik oranının 2023 itibarıyla yüzde 5 düzeyine indirilmesi; (2) istihdam oranının yüzde 50ye yükseltilmesi; (3) tarım dışı istihdamın büyüme esnekliğinin 0.52 düzeyinden 0.62ye yükseltilmesi; ve (4) tarım dışı sektörlerde yüzde 29.1 düzeyinde olan kayıt dışı istihdam oranının, 2023 yılında yüzde 15in altına indirilmesi.

\n

Strateji metni bu hedeflere ulaşmak amacıyla bir dizi politika ekseni önermekte. Ancak, genel doğruların ve hoş sedalı sözcüklerin ardında konu dönüyor dolaşıyor ve bir noktaya odaklanıyor: İşgücü piyasalarının katılıktan arındırılması ve esnekliğin arttırılması”.

\n

Strateji metnine göre işgücü piyasasının esnekliği kavramı, üretim döngüsünde meydana gelen değişiklikler ve dalgalanmalara uyum sağlayabilme, çalışanların ise hayat süreçlerinde değişen ihtiyaçlarına uygun olarak iş ve yaşamları arasında denge kurabilme hız ve ölçüsünüifade etmektedir. Yani, esneklik kavramı aslında bir çağdaşlıkve özgürlük projesi olarak deyim yerindeyse pazarlanmaktadır.

\n

Strateji metni, işgücü piyasasında esnekliğin, işletmelerin rekabet ve verimlilik düzeyi üzerinde önemli etkisi olduğunu vurgulamakta ve istihdam yaratan bir büyüme için işverenlerin ve çalışanların rollerinin esneklik-güvence dengesi temelinde yeniden tanımlanması gerektiğini öne sürmektedir. Buna göre işin korunmasını ve aynı işte kalabilme güvencesini ifade eden iş güvencesi yerine istihdamın korunması ve tek bir işverene bağlı olmadan çalışmanın sürdürülebilmesi güvencesini(!) ifade eden istihdam güvencesi kavramı önem kazanmaya başlamıştır. (sf. 19)

\n

Dolayısıyla sürdürülebilir ve istihdam yaratan bir büyümeiçin esas sorumluluk emekçinindir. Zira, istihdam güvencesinin sağlanmasında aktif işgücü piyasası programları ile iş arayanların ve hatta çalışanların istihdam edilebilirliğinin arttırılabilmesi önemlidir. Emekçi hayat boyu öğrenmeiçinde devamlı olarak kendisini eğitmeli ve piyasanın rekabet koşulları dayatıp da işsiz kaldığında tek bir işverene bağlı olmadan kendisine başka bir istihdam olanağı bulabilmelidir. Üstelik devlet de sosyal sigorta ve sosyal yardımlar yoluyla işsiz kalan kişilerin gelir düzeylerinin korunmasıiçin gelir güvencesi sağlayacaktır.

\n

Kısacası, ulusalistihdam stratejisi, istihdam güvencesi elde etmede ana sorumluluğu işgücünün eğitiminde görmekte ve bir yandan da sosyal yardım söylemi altında bir tür sadaka kültürüne başvurmaktadır. Bu anlamıyla, amaçlanan bir ulusal strateji olmaktan ziyade, işveren kesiminin ihtiyaçlarına yanıt arayan ve emeğin kazanılmış haklarını kısıtlamaya yönelik, sınıfsal bir politika dönüşümüdür.

\n

***

\n

Kaldı ki Türk işgücü piyasalarının son derece katı olduğu savı gerçeklerle bağdaşmamaktadır. İşgücündeki kayıt dışılığın yaygınlığı ve reel ücret düzeyinin emeğin üretkenliğinden kopartılmış esnek hareketliliği, Türk işgücü piyasalarının aslında son derece esnek ve güvencesiz olduğunu belgelemektedir. Bu konudaki verileri gelecek haftadaki yazımızda sunmayı düşünmekteyiz. Onun yerine, sıkça dile getirilen bir söylemin geçersizliğini belgelemeye çalışacağız: Türkiye, istihdam koruma mevzuatı açısından OECD ülkeleri arasında en katı mevzuata sahip ülke konumundadır. (sf. 23)

\n

Söz konusu sav, OECD tarafından yürütülen ve istihdam koruma mevzuatı endeksi diye anılan bir endeksleme çalışmasına dayandırılmaktadır. Dünyada işgücü piyasalarının esnekliğine ışık tuttuğu öne sürülen söz konusu endeks 0 ile 6 puan arasında bir değerlendirmeyle ülkeleri sıralamakta; Türkiyenin de bu sıralamada toplam 40 ülke arasında en katımevzuata sahip olduğu gözlenmektedir.

\n

Oysa söz konusu endeks yakından incelendiğinde, kavramın iki ana bileşenden oluştuğu görülmektedir: (1) bireysel ve toplu işten çıkarmaya karşı koruma; ve (2) geçici istihdam biçimlerinin düzenlenmesine ilişkin mevzuat. İstihdam güvencesinin sağlanması açısından önemli olan unsurun birinci kategoriye ait olduğu açıktır. Esneklik - katılıktartışmasını doğrudan doğruya (toplu ya da bireysel) istihdam ve iş güvencesi açısından ele aldığımızda ise Türkiye söz konusu 40 ülke arasında en katı mevzuata sahip olmak şöyle dursun, katılık sıralamasında 24. sıraya gerilemekte(!) ve OECD ortalamasında yer almaktadır.

\n

Geçici istihdam biçimlerinin düzenlenmesine gelince... Bu konu son derece karmaşık ve olası sosyal maliyetleri, beklenen (arzulanan) kazanımları yanında hiç de azımsanmayacak boyutta olabilen teknik bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Bu doğrultuda örneğin bizzat IMF, Uluslararası Çalışma Örgütü ile 2010 sonbaharında Osloda ortaklaşa düzenlemiş olduğu bir çalıştayın sonuç belgesinde aynen şunları yazmaktaydı:

\n

Toplam istihdam içinde yüksek oranda geçici işçi barındıran ülkelerde, hiç de şaşırtıcı olmayacak biçimde, işçilerin gelir ve sosyal hakları arasında büyük farklılıklar oluşmakta. Bu farklılıklar uzun dönemde geçici işçilerin giderek daha da güvencesizleşmelerine, meslek içi eğitim olanaklarından dışlanarak ileride olası istihdam olanaklarını da yitirmelerine neden oluyor.

\n

Ancak, eşitlik sorunundan da ötede, esnekleştirilmiş geçici istihdam biçimiyle birlikte yüksek güvence altında olan ve sürekli istihdam edilen işgücünün bir arada olmasının aslında işsizliği daha da arttırdığı ve verimsiz olduğuna dair karşı konulmaz kanıtlar ve kuramsal çalışmalar var.

\n

IMFnin, OECDnin gelişmiş Batı ekonomileri için istihdamda ikili bir yapı yaratan esnekleştirilmiş geçici işçiliğe ilişkin eşitlik ve verimlilik kaybı üzerine karşı konulmaz kanıtlar ve kuramsal çalışmalarla desteklenen uyarılarının, Türkiye benzeri yükselen piyasa ekonomileri (gelişmekte olan ülkelerin yeni tanımı) söz konusu olduğunda göz ardı edilmesinin kuşkusuz bu satırları aşan nedenleri var.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları