Çiğdem Toker

Uygarlık değil rant projesi

04 Ağustos 2015 Salı

Her ağaç, dokunduğu hayatlarla çoğalıyor. O yüzden sokakta dahi bir ağaç kesilse kuruyor hayat. Serinliğini, göğe resmettiği dallarını alıp sonsuza dek kayboluyor gölge. Aciliyeti olmayan havalimanı uğruna bir ormanın, tarım alanlarının yok edilmesi ise hepimize karşı işlenen büyük bir suç. En çok da yaşam alanına destursuz girilen ve “uygarlık” adına birkaç yıla kalmadan taşeronlaşacak köylüye karşı.
Bu köşede bir buçuk yıla yayılan aralıklarla okuduğunuz 3. Havalimanı yazılarını, bu önceliklerle yazdım. Projenin ürettiği diğer sorunlar doğa katliamından sonra geliyordu. (Zaten doğayı bozacak doğada ölçekteki bir işin hukuki, finansal ve teknik sorunlara yol açmaması imkânsız.)
3. Havalimanı bu köşede hangi nedenle yazıldıysa, İGA CEO’su Yusuf Akçayoğlu röportajı da aynı gerekçeyle yapıldı. Taammüden canına kıyılan bir doğa parçası adına projeyi yürütenlere soru sormak, gazeteciliğe dahildi çünkü.

Cumhurbaşkanı düzeyinde sahiplenilen, millete küfreden müteahhidin yer aldığı bir projede, sorularımın, Kuzey Ormanları’na dalan hızarları durdurmayacağını bilsem de yanıtların, tartışma zeminini güncelleyeceğini düşündüm. Öyle de oldu.
- Ağaçları şirket için bir devlet kuruluşu Orman Bakanlığı’nın kestirdiğini öğrendik.
- Bunun için ayrıca ihaleler açıldığını, ağaç kesimi için kamudan özel kişilere fon transfer edildiğini.
- İGA’nın uluslararası nitelikte yeni bir ÇED raporu hazırlattığını.
- Ve şirketin açılan davalardan hiç etkilenmeden işi sürdürdüğünü...
Röportaja yazmadığım notu burada paylaşayım:
Orada ağaç kesip başka yerde ağaç dikmenin, endemik bitkilerin tohumlarını nakletmenin, kaplumbağa taşımanın, şirkette ÇED birimi oluşturmanın merhamet duygusu, doğa sevgisi değil, proje için ihtiyaç duyulan büyük krediyi bankalardan sorunsuz almakla ilgisi var. (Bu noktada, kreditör kuruluşların Kuzey Ormanları’nın yokoluşunu sorun etmemesini dikkat çekici buluyorum.)

***

Konumuzla ilgili, değerli bilim insanı, mimar, mühendis, antropolog Prof. Bozkurt Güvenç’ten e-posta aldım. Röportajı dikkatle okumasına karşın, yanıtlardan bir şey anlayamadığını, Akçayoğlu’nun, “Yaptığı işi, görevinin gereği olarak teknik, mühendislik, ihale ve müteahhitlik kavramlarıyla savunduğunu, ancak konunun ne ekolojik ne de hukuki sorununa değinmediği”ni belirtip, “Umarım ve dilerim okuyucularınız ikna veya tatmin olmamıştır” diyor.
Güvenç’in dileği tuttu tabii. Başta Kuzey Ormanları Savunması olmak üzere çevreci platform ve STK’lerden yükselen itirazlar dün birinci sayfamızdaydı. Tartışma sosyal medyaya taşındı. Bu sayede:
- Akçayoğlu’nun ince gövdeli meşe demecini tekzip eden kalın gövdeli asırlık meşe ağaçlarını fotoğrafları gördük.
- STK’lerin proje alanına gelip bilgi almadığı tezine karşı, geldiklerinde güvenilk görevlilerince içeriye alınmayıp tartaklandıklarını,
- Kulakçayırı merasının kuruduğu, tarımsal faaliyetin bitme noktasına geldiğini öğrendik.
Sonuç olarak, projenin bir “uygarlık projesi” değil, nihai amacı Free Shop ve otopark gelirleri üzerinden kâr hedefleyen bir rant projesi olduğunu düşünüyorum. Prof. Güvenç’in, doğanın bizi asla affetmeyip şiddetle cezalandıracağı görüşüyle de ne yazık ki hemfikirim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları