Yine de İyimserlik

10 Ocak 2009 Cumartesi

Gazze işgalinden Ergenekon gözaltılarına, TRT Şeşten Nâzıma iade-i itibar kararına, öylesine yoğun bir hafta yaşadık ki Karamsarlıkla umudun iç içe geçtiği bu olaylar zincirinin hangi halkasına değinsem, ötekilere haksızlık yapmış olacağım Üstelik sırada bekleyen nice görülesi oyun, gezilesi sergi varken

Nâzım Hikmetin 1946 yılında yazdığı bir şiirin adıyla başladık. İyimserliğimizin nedenlerini sıralayalım.

Son günlerin en korkunç olayı, Gazzedeki işgalin bitirileceğine ilişkin sinyaller bu iyimserliğimizin ilk nedeni. Hiç kuşkusuz, dünya kamuoyunda işgale gösterilen tepkilerin büyük payı var, akan kanın durdurulmasında. Bu yüzden işgale karşı verilen tek bir imzanın bile önemi var.

Ne demişti Nâzım usta:

“…Benim sizden kendim için / hiçbir şey istediğim yok /

Şeker bile yiyemez ki / kaat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı, / teyze, amca, bir imza ver. /

Çocuklar öldürülmesin / şeker de yiyebilsinler.

***

Nâzımı yeniden T. C. vatandaşlığına almak üzere harekete geçen hükümet, bu konuda bir kararı Bakanlar Kurulunun imzasına açmış. Umarım, Ecevit hükümetinde yaşandığı gibi, bir kişi imza vermedi diye yeniden akim kalmaz bu girişim. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, gerekirse Yılmaz Güney için de benzer bir girişimde bulunabileceklerini belirtmiş. Bu konuda günlerdir, sanat çevrelerinden farklı görüşler dile getiriliyor. Kuşkusuz, ne Nâzım Hikmete ne de Yılmaz Güneye bir şey kazandırır bu iade-i itibar. Olsa olsa bu kararı alan hükümete olumlu puan kazandırır; ülkemizin uluslararası alanda saygınlığını arttırır. Ve en önemlisi, Türkiyenin paradigmasını değiştirmekte olduğunu vurgular. Dilerim, düşünen insanı tehlikeli bulan, sanattan, kültürden korkan anlayış, bir daha hiç dönmemecesine terk eder bu ülkeyi. En kısa zamanda

TRTnin Kürtçe yayın yapan kanalı da, benzer kaygılarla karşılandı önce. Seçim yatırımı dendi;Korucu kanalıdendi, devlet resmi dildışında yayın yapmaz dendi. Ama, çoğunluk aklın yolunda birleşti; ne olursa olsun Türkiyede bir şeylerin değişmekte olduğunu gösteriyordu TRT Şeşin (TRT 6) yayına başlaması... Evet, hâlâ Meclis tutanaklarında “…” dil olarak geçiyor Kürtçe. Ama, daha yakın zamanlarda Kürtçe şarkı söylemelerine bile izin verilmeyen Nilüfer Akbal, Rojin gibi sanatçı kardeşlerimizin, devlet televizyonunda program yapmaları son derece önemli. TRT Şeşin yayına geçmesini planlayan ve onaylayanları kutluyorum. Türkiyede yaşayan diğer dillerdeki yayınların da yakın zamanda faaliyete geçeceğini belirtiyor TRT yöneticileri. Aşura gecesi, TRTnin bir cemevinden yayın yapması da benzer bir girişim. İyimser olmak için bundan güzel neden olur mu?

Sanattan, kültürden korkmayan siyasetçilerin sayısının artmasını dileyerek önümüzdeki günlerin gündemi yerel seçimlere değinmek istiyorum. Henüz siyasi partilerin tüm adayları belirlenmiş değil; çok sayıda aday adayı arasından kimlerin parti yönetimleri tarafından seçileceğini bilemiyoruz. Ama, gönlümüz gündemlerinde kültür ve sanata yer veren adaylardan yana. Hele, Beyoğlu gibi kültür ve sanatın merkezinde siyasi partilerin kimleri aday göstereceğini merakla bekliyoruz. Geçenlerde tanıştığım CHP aday adayı Halil Kaya Özerin, kültür mekânları açısından büyük bir yoksulluk içindeki Beyoğluna ilişkin projelerini anlatırkenki heyecanından etkilendim doğrusu. Ercan Karakaşın İstanbul projeleri içinde de kültür-sanat önemli bir yer tutuyor hiç kuşkusuz. Ama bakalım parti, kimi seçecek? Kültür-sanat alanında AKPli başkan Kadir Topbaşın karşısına çıkacak adayların işi hiç kolay olmayacak. Topbaşın kentsel dönüşüme ilişkin icraatı tartışılır, ama sanat alanında hayata geçirdiği projeler övgüyü hak ediyor. DSPnin Oktay Ekinci, Korel Göymen gibi isimlere teklif götürmesi olumluysa da CHP işbirliğine kapıları kapalı tuttuğu sürece uygulama şansı olmayan bir proje gibi... İster iktidar partisinden olsun, isterse muhalefetten, kültür-sanata değer veren tüm siyasilerin görüşlerini (elbette sanat politikalarına ilişkin görüşlerini) sizlerle paylaşmaya hazırız, isterlerse tabii

Dileğimiz ne Kürtçe, ne de Türkçe yazan söyleyen hiçbir yazarın, sanatçının yasaklanmaması, baskı dönemlerinin sona ermesi

Bugün (9 Ocak), ölüm yıldönümünde andığımız Cemal Süreyanın deyişiyle :O yıllarda ülkemizde / Çeşitli hükümlerle / Yetmiş iki dilden / ikisi yasaklanmıştı: / ikincisi Türkçe

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yine de İyimserlik 10 Ocak 2009
Dün Yok mu? 3 Ocak 2009
Karadeniz'e Bir Yolculuk 27 Aralık 2008

Günün Köşe Yazıları