Önünü Görememek

11 Ocak 2009 Pazar

Okurunu aydınlatmak iddiası ile eline kalemini alan ya da yazı aygıtının başına geçen köşe yazarının kendisi kimi zaman önünü göremeyecek durumdadır.

Şu günlerde yaşanılmakta olan büyük ölçüde budur.

Ergenekon diye adlandırılan dava kapsamında yapılan gözaltı uygulamaları, tutuklamalar, davanın yürüyüş biçimi, zihinlerde sayısız soru işareti uyandırıyor. Buna karşılık, yaşanılan belirsizlik ortamında, bu soruların tek ve kesin bir yanıtı ve böyle bir yanıtı verebilecek bir merci de şu anda görünmüyor. Görünürdeki tek egemen, Ergenekon savcı ve yargıçlarıdır

***

Bu satırların yazılmakta olduğu sırada, son gözaltılardan hangilerinin tutuklamaya dönüşüp dönüşmediği bilinmiyordu. Herhangi bir resmi kurum tarafından bir açıklama da yapılmış değil. Son gözaltı dalgası ve yanı sıra da ülkenin çok saygın bir hukukçusunun evinde yapılan polis araması kamu vicdanını tedirgin ederek bardağı taşıran son damla gibi görünse de gözaltına almalar ve tutuklamalar burada duracak mı? Olayların gidişine bakılırsa durmayacağı açıkça görülüyor. Genelkurmay ya da herhangi bir başka kurum tarafından da bugünkü koşullarda bu gidişin üzerinde etkili olabilecek bir açıklama yapılması pek olası değil

***

Davanın savcısı olduğunu söyleyen Başbakanın savcılığı devam etmekte midir? Son gözaltıların gerçekleştiği gün İstanbuldaki bir toplantıda yaptığı konuşma, devam etmekte olduğunu gösteriyor.

Bu konuşmada Nâzım Hikmet adının da telaffuz edilmesinin, hem büyük şairimiz hem de şiirimiz ve şiir adına büyük bir talihsizlik olduğu ayrı bir konu. Böyle bir günde Alevi topluluğunun bir bölümünün bu konuşmanın yapıldığı ortama ev sahipliği yapması yine ayrı bir talihsizlik.

Başbakan, kendince ve kimilerince hitabet sanatı gibi görülen, aslında ise her zamanki gibi yapay ve grafiği bozuk bir üslupla ve gerçekleri tersyüz ederek yaptığı konuşmada, olayların gidişi konusunda duyduğu memnuniyeti belirtiyor...

Söz konusu dava kapsamında yapılan, yapılmakta olan ve yapılmaya devam edeceği belli bütün uygulamaların hukuka uygun olduğunu bildiriyor. Bu sözlerden çıkarılacak anlam ve zaten doğal olan, son gözaltılar ve aramaların da kendisinin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirilmiş olduğudur.

***

Başbakanın arkasında, onun bu kadar pervasız olmasını sağlayan başka güçler var mıdır? Yapılanlar, ülkenin parçalanmasına, başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet Türkiyesinin temel değerlerinin yok edilmesine, ABD patentli ılımlı İslam ve Büyük Ortadoğu tasarımlarının gerçekleşmesine, ordunun da bu amaçlarla ve tam anlamıyla emir kuluna dönüştürülmesine giden yolda bilinçli olarak tasarlanmış uygulamaların evreleri midir?

Eğer öyle ise, ülke siyasi intikamın da kapsamını çok aşan bir tehlike karşısında demektir.

***

Gelecek kestirilemese bile bugün açıkça görülen, Türkiyede büyük bir hesaplaşmanın olduğudur.

Bu hesaplaşma, gazetemiz başta olmak üzere medyada sayısız kez yazılıp söylenmiş olduğu gibi Cumhuriyet Türkiyesinin temel değerlerine ve aynı zamanda da Lozanda elde edilmiş kazanımlara karşıdır.

Demokrasi kavramı ne yazık ki bu hesaplaşmayı örtüp gizlemeye yarayan bir kılıf olarak kullanılmaktadır.

Hukuka duyulan güveni rencide ederek bir hukuk sorununa dönüşen Ergenekon davası bu biçimiyle devam ettiği ve edebildiği sürece ülkemizin geleceği konusunda herhangi bir iyimser yorumda bulunma şansımız olamaz.

Bugün yapılması gereken, arkasına gizlendiği demokrasi ve hukuk ilkelerini yok etmeye kararlı, despotik bir siyasal egemenliğinin gücünü ve etkinliğini kırmayı başarabilmektir.

Bu başarılamazsa, bugün yaşanılmakta olan günleri de arayacak duruma düşülecek olması şaşırtıcı olmamalıdır

[email protected]

Faks: (0212) 343 72 64



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları