Ve zulümdar seçime de el koydu!

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Önceki gece Didim Belediyesi’nin düzenlediği yazar-okur buluşmasında Zulümdar kitabımın biraz daha öne çıkması dikkatimi çekti. Kitap kendisini adeta demokrasi tanrısı ilan eden bir kişinin gerçekte tam bir “zulümdar” oluşunu anlatıyordu. Hükümdar sözcüğünden doğan bir benzetme…
Art arda bu kitabı imzaladıktan sonra bir okura seslendim:
“Bu kitabı 2011’de demir parmaklıkların ardında elle yazmıştım. Değil 2011, çok daha önceden bugünlerin yapı taşları döşendi. Ama sakın gelişmelere endişeli bir karamsarlıkla bakmayın, mücadele günü dolu bir kararlılıkla bakın… Adımın Mustafa Balbay olduğu kadar eminim ki, bugünleri aşacağız…”
Erdoğan herkesin gördüğünü ilan etti…
Türkiye’de kabul edilsin edilmesin sistemin değiştiğini, kendisinin her şeyi yapma hakkının bulunduğunu söyledi…
Sözüm ona ilk defa bir cumhurbaşkanı seçilerek gelmiş. Evet, cumhurbaşkanı ilk kez halkın oylarıyla seçildi, ama önceki cumhurbaşkanları da atamayla gelmedi ki, halkın seçtiği milletvekillerinin oylarıyla seçildi.
Erdoğan daha baştan sistemdi, kuraldı, kendisine sınır çizecek hiçbir şeyi kabul etmediğini ilan etti…

***

Erdoğan’ın çıkışı ister istemez herkesin aklına darbe dönemlerini getirdi.
Ancak durum bundan da vahim…
Türkiye’de darbe dönemlerinde, ara rejim süreçlerinde genel olarak bilinirdi ki, bu dönemin kendine özgü koşulları var, en kısa sürede bitecek.
Bu dönemlerden sonra seçim yapıldığında sonucu genellikle tepki oyları belirledi. Demokrasinin askıya alınmasına neden olanlar ya da onların uzantısı olarak kabul edilenler sandıktan yenik çıktı. Ancak seçim sonuçlarının kabul edilmemesi ya da gereğinin yapılmaması gibi bir durum hiçbir zaman olmadı.
Bugün ne oldu?
Seçim sonuçlarına el konuldu!
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir cumhurbaşkanı hükümeti kurması için görevlendirdiği bir parti genel başkanına, bu emaneti al, kimseye verme, ben senden isteyinceye kadar da getirme dedi.
Yıllardır milli iradeyi dillerinden düşürmeyenler, şimdi milli iradeyi hiçe sayıyor…
Yıllardır, değil erken seçim, seçimlerin 3-5 ay dahi öne alınmasını sistem zafiyeti, israf olarak görenler, şimdi seçim üstüne seçim yapmayı planlıyor.
Niçin?
İktidar gücünü kimseyle paylaşmamak için.
Parlamenter sistem fiilen rafa kalkmış durumda… Yasamayı temsil eden Meclis kapalı…
Yürütmeyi temsil eden hükümet tüm yetkisini kaçak saraya devretmiş…
Yargının içinde bulunduğu durumu cumhuriyet savcıları özetliyor.
Kaçak sarayın kaçak savcıları!

***

Önemli bir haftaya giriyoruz…
Bu hafta sonu fiilen bir kıymeti olmasa da hükümet kurmak için gerekli 45 günlük süre doluyor.
Erdoğan’ı bağlamayan anayasaya göre durum bu…
Kendileri çok ileri demokrasiden yana olduğu için, anayasayı da uymak istedikleri ve istemedikleri diye ikiye ayırıyor.
Demokratik anayasaya uymama hakkını kullanıyor!
Bir kişi, etrafına birkaç sadık adam alıp halka, anayasaya, demokrasiye meydan okuyor!
Yeri geldikçe kullandığımız bir Anadolu anlatımının bir kez daha yeri geldi.
Tarım kasabasıyla ticaret kasabası arasında bir dağ varmış. Hasat sonu tarım kasabasından kervanla çıkılır, ticaret kasabasına varılır, ürün satılır, karşılığında çeyizden günlük ihtiyaca alınacaklar alınır, dönülürmüş.
Birinde kervan dağ başında soyulmuş. Süklüm püklüm kasabaya dönmüşler. Herkes şaşkın… Soygunu her biri başka anlatıyor. Biri, “Durun ben anlatacağım’’ deyip şöyle özetlemiş:
“Dağ başında biz 70 kişi yalnızdık, soyguncular 3 kişi beraberdi…”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları