Ülkede cesur hukuk adamı var mı?

18 Ağustos 2015 Salı

Evren ve Menderes’ten daha ağır!
Erdoğan’ın gündeme damgasını vuran talihsiz “Fiili durum şu andaki rejime uymuyor, tez değiştirile!” emirlerinin yankıları devam ediyor. Bir kısım gazeteci veya Levent Gök gibi siyasi arkadaşlar, Erdoğan’la darbe rejiminin lideri Evren’i kıyaslamaya başladılar. Aslında pek kıyaslanacak tarafları yok. Evren hiçbir zaman iktidarı sivillere devretmenin önünü kapamadı. Kendi desteklediği MDP’nin lideri Sunalp kaybedince üzüldü ama seçimler tekrarlansın demeyi de aklına getirmedi! Bırakın Evren’i, demokrasiyi yerle bir etti dediğimiz Menderes-Bayar ikilisi bile buna benzer rejim siparişine açıkça yeltenmediler. Var olan hukukun içinde antidemokratik entrikalar çevirirken Tahkikat Komisyonu gibi bir garabetle son raydan çıkmayı yaşadıklarında bile teorik olarak çuvala sığdırmaya çalıştıkları bir mızrak vardı. Bu durum onları da aşacağa benziyor.
RTE’nin güç anlayışı şundan ibaret: “Fors bende, AKP emrimde, polis ve asker de emir erlerim konumunda. Gerisinden bana ne? Karşımda teorik olarak bile herhangi bir caydırıcı güç var mı?” Demokrasi, kaba kuvvete kimin sahip olduğundan ibaret bir komedya oluveriyor!

Yargı ya görev yapsın ya istifa etsin!
RTE’nin buyruğu hukukdışıdır. Halkın iradesini, anayasayı ve sevdiği deyimle “seçilmişleri” yok sayan bir tehdittir. Açık bir “oldu-bittiye getirme” çabasıdır. Yani “Anayasayı tağyir, tebdil, ilga” suçlarına girer. Dolayısıyla Yargıtay Onursal Başsavcısı Kanadoğlu’nun, “Erdoğan hakkında Meclis soruşturması açılabilir, Yüce Divan’a sevk edilebilir” sözleri ciddi bir içerik ve anlam kazanmaktadır. Bu kadar sorumsuzca yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet yapısına doğrudan çomak sokan ağır bir ihlalinin adını koyacak bazı hukuk insanları umarım bu ülkede vardır. Yargı ya görevini yapmalı ya da “ben artık bitmişim” diyerek toptan istifa etmelidir!

Tepkiler bile ne diyeceğini bilemiyor
AKP’lilerin bile RTE’yi doğru dürüst savunamadıklarını görüyoruz. Öte yandan AKP’li milletvekilleri kendilerini ıskartaya çıkaran bu tavra karşı “gık” deme cesaretini hâlâ bulamıyorlar! Allah affetsin! RTE’nin neoliberal destekçileri çoktan çekildi. Hatta Taha Akyol bile kendisini destekleyemez hale geldiyse, siz anlayın durumu. Affedersiniz ama Bahçeli bile “Yerli Hitler istemiyoruz” deyip yine herkesi şaşırtarak kendini yeniden muhalif (!) gösterme peşinde! İyi sıhhatte olsunlar! Bakalım RTE’den aferin almak için yine hangi son dakika golü hazırlıyor? Acaba o bile anladı mı “Savaşın bir seçim oyuncağı, bir RTE cankurtaranı” haline dönüştürüldüğünü? Konunun HDP’yi baraj altında bırakıp, RTE’yi kurtarma operasyonu olduğunu? Yoksa bu zaten kendilerinin de arzuladığı senaryo mu? HDP düşmanlıklarının RTE’ye muhalefet etme kararlarını geride bıraktığını biliyoruz artık! Bakın bu 45 gün özetle nasıl kullanıldı: Oyalama, zaman kazanma bir yandan, savaş çığırtkanlığı diğer yandan! Ve tabii “fiili hukuksuzluk hazırlığı” dört bir koldan! Ben bu satırları yazarken, Başrehin Davutoğlu, Bahçeli ile beraber 45 günden arta kalan saniyeleri tüketmekle meşgul... Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun “Cumhurbaşkanı yerine başkan seçmiş olsaydık, bu kaos yaşanmazdı” sözleri ise, şimdiden demokrasi tarihinin arka kapısından ibretlikler arasına girdi...

Zekeriya Öz olayının öğrettikleri...
Hani bir savcı vardı ya, esip gürleyen! Atatürkçüleri, askerleri, Fenerbahçelileri hapislere tıkan? Hani bir başbakan vardı... “Ben o davanın savcısıyım” demekten çekinmeyen... İşte şimdi o savcı, İlhan Selçuk’ların, Aziz Yıldırım’ların, Tuncay Özkan’ların öngördüğü gibi kaçacak delik arıyor ve bulamıyor. Eski büyük dayanışma partneri, onu “saklandığı inden bulup getirmeye” yemin etmiş! Ne öğreniyoruz bu tarihi dersten: Asıp keserek hukuksuz yöntemlerle kükremek, hiç kimse için güvenilir bir liman değil. Demek ki bundan istisnasız herkes kendine bir ders çıkarmalı! Dün fezlekeler ve baskınlarla ortalığı birbirine katarken birden İnterpol’ün Wanted listesine girip kırmızı bültenle aranabilirsin!

Son derslere gelince:
Şu hayatta, ben neymişim demeyeceksin, önünü göreceksin, körleşmeden. Şu devlete borçlu olduğun, içtiğin su, oturduğun koltuk, müsrifçe kullandığın tüm nimetler, hepsini hazmetmen gerekecek. Biraz kadirşinas ve mütevazı olmak, her siyasinin unutmaması gereken hayat dersi...
Hani “kandırıldık” diyorlar ya... Umuyorum bu halk da onları öyle bir kandıracak ki... O seçimi yaptıklarına yapacaklarına pişman olacaklar! Ama yeter ki tüm partiler bilsin ki bu tarafgir ve devrini doldurmuş, düşmüş hükümetle seçime de gidilmez!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları