Çiğdem Toker

Faizde Vesayet Algısı

29 Ocak 2014 Çarşamba

Yıllar önce Hazine Müsteşarlığı’nda basın toplantısına çağrılmıştık.
Toplantının kendisi değilse de saati biraz tuhaftı. Yanılmıyorsam akşam 10 civarı.
Ancak 2001 krizinin hemen ertesiydi. Ve toplantıyı da günlerdir Ankara’da bulunan IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli düzenliyordu.
Hemen Hazine’nin yolunu tuttuk.
Ne var ki Cottarelli, stand-by anlaşması uygulaması hakkında hiç de olağanüstü sayılmayacak açıklamalar yaptı.
Verdiği mesajlar, toplantının gecenin bir vakti yapılmasını izah etmiyordu.
Sebebini öğrenmek uzun sürmedi. Hıristiyan âlemi, bir gün sonra “Şükran Günü”nü kutlayacaktı. Ve Cottarelli ertesi sabah ailesiyle birlikte olmayı arzu ettiği için, o gece Ankara’dan ayrılıp uçağa yetişmek zorundaydı.
Toplantı dağılırken arkadaşlarla kendimizi epey kötü hissettiğimizi bugün gibi hatırlıyorum.

***

Para Politikası Kurulu’nun takvim dışı toplanması, tek başına olağanüstü bir durumdur.
Hal böyleyken, yaptığınız duyuruda başlangıç saatini net olarak vermek yerine “akşam saatleri” diye belirsiz bir ifade kullanırsanız, soru işaretleri kaçınılmaz olur.
Üstüne bir de “Sonuçları gece yarısı açıklayacağım” dediğinizde, kuşku bulutları çoğalır.
Ertesi gün kamuoyu önüne çıkıp “Bir üyemiz ABD’de. Onun gelişini beklediğimiz için” deseniz bile inandırıcı olmanız artık güçtür.
Böyle bir durumda soru basittir zira:
“Neden bu gerekçeyi, bir gün önceki duyuruda açıklamadınız?”

***

Dünkü Resmi Gazete, devlet erkânının vekalet tezkereleriyle doluydu...
Cumhurbaşkanı Gül İtalya’ya, Başbakan Erdoğan da İran’a gidiyordu.
Merkez Bankası’yla “ilgili” bakan olan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da Gül’ün heyetinde.
Gül’ün de Erdoğan’ın da uçağı akşam saatlerinde kalktı.
Uçakların varış noktalarına inişi, en erken, 20-21 sularıydı...
Doğru; Merkez Bankası “bağımsız”. Şeklen ve kâğıt üzerinde böyle.
Ancak, Başbakan’ın faiz artırımı yapmadı diye Merkez Bankası’nı tebrik ettiği; koltuğuna henüz oturmuş Ekonomi Bakanı’nın da “Merkez Bankası faiz artırmasa iyi olur” dediği bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle bir atmosferde, PPK toplantısının gece yapılması, başlangıç saatinin verilmemesi, sonucun gece yarısı açıklanması, Ankara-Roma-Tahran hattında “bir teati yapma” ihtimalini akla getirmez mi?
Her şeyden önce, açıklaması 24.00’te yapılacak bir kararın, metne dökülmesi ve yazımının en az bir-buçuk saatlik bir tartışma süreci gerektirdiğini anımsatalım.
Dolayısıyla, -çıkan sonuç ne olursa olsun-, kararın kamuoyuna açıklanmadan önce siyasi otoritelerce paylaşılma ihtimali hiç düşük değil.

***

Merkez bankalarının uyguladığı iletişim politikaları, 90’lı yılların ikinci yarısında önem kazanmaya başladı. Türkiye açısından bakıldığında 2001 krizi, bu konuda bir dönüm noktası niteliği taşır.
Zeynep Özge Yetkin’in imzasını taşıyan “Merkez Bankalarının Para Politikalarının Tasarımında İletişim Politikalarının Önemi ve Bekleyişlerin Yönetimi” başlıklı uzmanlık yeterlilik tezi, bu alanda yapılmış önemli çalışmalardan biri. Merkez Bankası duyurularının şekil, içerik ve söylem açısından gelişimini inceleyen bu tez, konuyla ilgilenenler için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. İşte o tezden...
Başlangıç saati ilan edilmemiş, sonucu da siyasi karar alıcıların seyahat trafiğiyle ilişkilendirilecek bir saate bırakılan takvim dışı PPK için anlamlı olabilecek bir alıntı:
“Bağımsız merkez bankaları, aynı zamanda ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde gerekli güvenin sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Bu kapsamda merkez bankaları için güvenilirlik, başarılı politika uygulamalarının yanında, kamuoyuyla etkin bir iletişim politikasını da gerektirmektedir.”
Başa dönecek olursak; girişte aktardığım anekdot, gerçek -bugün hükümete yakın çevrelerin pek sevdiği- “vesayet” kavramının, ekonomide vücut bulmuş halinden başka bir şey değildi.
Merkez Bankası cephesindeki son gelişmeler ise vesayet algısı için IMF’ye ihtiyaç olmadığı duygusu yaratıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları