‘Fiili Şef’ ve CHP...

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Günlerdir “fiili şef”in “fiili yetki gaspı”nı konuşuyoruz... “Fiili şef”, “Yönetim sistemi değişti!” diye dayatıyor: “Ülkede artık ‘fiili gücü’ olan bir cumhurbaşkanı var. Şimdi bu fiili durumun hukuki çerçevesini netleştirmek gerekiyor!
CHP de gayet soğukkanlı biçimde, “fiili durumun”, bir “darbe olduğu” tespitini yapmakla yetiniyor.
Bu mudur?
Bir “darbe” olmuş ve Cumhuriyet’in kurucusu ana muhalefet partisi başta olmak üzere siyasi aktörler, olanı biteni sadece kayda geçmek, seyretmek ve kamuoyuna bildirmekle yetiniyor.
Tepki düzeyi; “think tank”çi ya da dış ülkelerden gelen yabancı gözlemcilerin tepki düzeyiyle sınırlı…
Olan biten karşısında alınan “inisiyatif”in çıtası -heyhat!- “rapor etmenin” ötesine geçmiyor.
Bunu 7 Haziran seçimleri arifesinde hazırlanan ve seçim kampanyasının ancak son haftasında kamuya açıklanan CHP’nin “Rejimin Otoriterleşmesi” raporunu okuduğumda da düşündüm.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata mayıs sonunda raporun tanıtımı için gazetecilerle yaptığı bir toplantıya beni de davet etti ama o sırada Güneydoğu’da kampanyanın son faslını izlediğim için; çok merak ettiğim toplantıya gidememiştim.
Sonra tam adı “AKP İktidarı ve Rejimin Otoriterleşmesi” olan kitabı dikkatle okudum.
CHP Araştırma Platformu’nun hazırladığı kitap bugün artık gizlenemez bir şekilde açığa çıkan “fiili durum”un röntgenini çekiyor.

Yarı-totaliterleşme
İnternetten sizin de indirebileceğiniz çalışma “Türkiye otoriter bir devlet tehlikesinin de ötesinde, adım adım ‘yarı totaliter’ bir rejime sürüklenmektedir” diyor ve sonra bu (yarı) totaliterleşmeyi özetliyor:
-Kendisini “yasama” ve “yürütme” olarak gören ve “millet iradesini” şahsileştiren bir lider...
-“Kuvvetler ayrılığı” yerine “birliğini” amaçlayan, yargı denetiminin olmadığı, yürütmenin denetlenmediği bir düzen...
-Medya, internet, sosyal medya üzerinde kurulan tahakkümle “sorgulanamaz” bir “kurtarıcı” algısının yaratılması...
-Kutuplaştırıcı nefret söylemi. Yandaşa dokunulmazlık ve muhalife sistemli saldırı...
-“Özgür yurttaş yaratma” yerine “yığınlaştırma”, “güruhlaştırma” politikası. Sivil toplumun baskılanması...
-Devletin partileşmesi ve yalnız yandaşların hizmetine girmesi...
-Otoriter gözetimin artırılması. Kameralar, dinleme aygıtları, gizli evraklar, sakınca kayıtları, fişlemeler, yasakçı kurallar, GBT’lerle yürütülen gözleme pratiklerinin devlet eliyle yaygınlaştırılması. Güvensizlik, şüphe, ihbara dayanan “muhbir vatandaş” uygulaması...
-“Polis toplumu” ve “polis devleti”nin kurumsallaştırılması...
-Siyasi baskının mahalle baskısı ile tahkim edilmesi...
-Kadın bedeni üzerinde denetimin artması...
-Sanat ve sanatçının baskılanması...
-Ekonomide otoriterlik, kayırma, yolsuzluğun iç içe geçmesi ve rant oligarşisinin yaratılması...
-İdeolojik ve mezhepçi dış politikanın maceracı, yayılmacı saldırganlığı... 156 sayfalık kitaptan özetleyebildiğim satır başları bunlar.
CHP özetle nicedir işte bu muazzam “yetki gaspı”nı ve “tek adamlaşmayı” izlemekte, not etmekte ve de bir “totaliter rejim alarmı” vermekte!
Ama bu yaşamsal alarma karşın aynı kertede yaşamsal bir “ön alma stratejisi” yok. Bunu CHP’nin bu ayrıntılı araştırmasında da görebiliyoruz.
Demokrasi ümidi daima korunmalıdır” gibi son derecede genel geçer temennilerle sona eriyor bu önemli araştırma.
Bu erken seçim arifesinde ne var ki bu kez bir “level atlama” söz konusu.
Totaliterleşme tehlikesini” artık görmeyen yok!
Olanların herkes farkında. “Fiili durum” karşısında ana muhalefet şimdi ne yapacak? Nasıl bir hamle sergileyecek? “Düşünce kuruluşu modundan” çıkıp artık bu konuda siyaset yapan ve damardan siyaset üreten bir ana muhalefete ihtiyacımız var.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları