‘Ali’mmm!..’

25 Ağustos 2015 Salı

Yarbay Mehmet Alkan’ın ağıt gibi çığlığı kulağımdan hiç gitmeyecek:
Ali’mmm… Ali’mmm… Ali’mmm!
Yürek yangınının…
Sese dönüşmüş hali…
Ekranı bütün keskinliğiyle deldi ve evimize girdi.
Öyle ki hemen o anda ışınlanıp Yarbay Alkan’ın yanında olmak, gözlerimizin önünde karga tulumba tabutun yanından uzaklaştırılan öteki kardeşini ve kendisini, o acıyı paylaşmak için bağrıma basmak istedim.
Eminim o sahneyi izleyen ve “empati” kurabilen herkeste oluşan duygu buydu.
Sonra “internet”ten tekrar baktım.
Cami avlusu lebalep dolu…
Atmosfer zaten alabildiğine elektriklenmiş.
Osmaniye 24 günde 6. şehidini vermiş. Üzüntü bıçak gibi kemiğe dayanınca hiç gemlenemez bir öfkeye dönüşmüş.
Musalla taşının yanında iki imam, AKP vekilleri, ileri gelenleri olduklarını öğrendiğimiz birtakım adamlara “protokolde yer açmaya” çalışıyor.
Çünkü AKP önde gelenleri illa “şehit cenazesi primi yapacak!

Acı susturulamaz
Bu vahşi itiş kakış sırasında birkaç sıra arkada, ağabeylerden önce küçük olanını seçiyoruz.
Aile efradı, ön sırayı kapmak için kıyasıya mücadele veren AKP vekilleri tarafından geri püskürtülmüş.
Arka sırada sivil giyimli küçük “ağabey”, bu şartlarda törenin devam edemeyeceğini etrafına anlatmaya çalışıyor. AKP efradını orada istemediğini belirtiyor.
Bu itiraza kimse kulak vermeyince “küçük ağabey” kalabalığı yarıp bir şekilde imamın yanına ulaşıyor ve imama resmen “Ne olur! Allah aşkına! Bu şartlarda cenaze namazını burada kıldırmam!” diye yalvarıyor.
Yalvar yakar olan bu “yakının hassasiyetini” kimse kale almadığı gibi, “küçük ağabey”i çevreden biri tutuyor, ağzını elleriyle kapatarak zorla susturuyor, hareketsiz hale getirip oradan uzaklaştırıyor.
O noktada kalabalığı… bu defa gene arka sıralardan yaran… Yarbay Mehmet Alkan’ı görüyoruz.
Bunlar olurken ön sırada kodamanlar istiflerini bozmuyor.
Aman cenaze sahiplerinin sabrını zorlamayalım!” diye geri çekilmeyi düşünmüyorlar.
Ekran başında seyrederken bile insanı çileden çıkarmaya yeten bu ilkel saygısızlık ve vurdumduymazlık Yarbay’ın frenlerinin gözle görülür biçimde boşalmasına neden oluyor.
Yarbay, kardeşinin tabutu yanına ulaştığı an, ağustos güneşinden, acıdan ve anılardan sanki uyuşmuş halde al bayrağın üzerine yığılıyor.
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim” der gibi sanki Yarbay; “Uy Ali’m, Ali’m ağustosta ölmek zor…

Bir duvar düştü
Sevgi, kayıp, elemin zirve yaptığı o fevkalade içli “Ali’m” feryadının ardından bir duvar düşüyor sanki ve kafasını tabutun üzerinden zorlukla kaldırabilen Yarbay, vicdanı olan herkesin sorguladığı gerçekleri yüksek sesle sorguluyor:
Burada yatan vatan evladı 32 yaşında. Vatanına, sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim?
Ağabey” soruyor ve düşünmemiz istiyor.
Türkiye için yani en “tabu” olan şeyler.
Hiç sormayacak ve düşünmeyeceksiniz.
30 korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok!” diye üstüne bir de isyan ediyor.
Cenazeyi aceleyle musalladan alıp götürüyorlar.
O sahne de gözümüzden bir daha hiç gitmeyecek.
Başkalarının sevdikleri üzerinden hangi devlet büyüğü çıkıp “şehadet makamı güzellemesi” yaparsa, 32’sinde toprağa düşen Yüzbaşı Ali Alkan’ın tabutu önünde ağıt yakan Yarbay Mehmet Alkan’ı hatırlayacağız.
Yarbay’ın dokunaklı sözleri sadece yüreklerde yer eden bir konuşma olarak hatırlanmakla kalmayacak, aynı zamanda ezber bozan bir sorgulama olarak da siyasi tarihimizde yer edecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları