Kapitalizmin Büyük Krizi

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Neoliberalizmin dünya ekonomilerini etkilemeye başlaması 40’lı yılların sonuna rastlar. Başlıca araç Dünya Bankası ve IMF oldu. Politik alanda kendini göstermesi, iktidara gelmesi ise Thatcher (1979) ve Reagan (1981) eliyle gerçekleşti. Aslında gelişmiş ülkelerden önce Üçüncü Dünya ülkelerinde ilk çıkışlarını yapan neoliberalizm Şili’de Pinochet darbesiyle kendini göstermişti. Türkiye’deki ilk deneme ise yarım kalmış, tamamlanması için Demirel gibi bir klasik okul hayranının DB mektebinde okumuş Özal tarafından iğfal edilmesi gerekmişti. Bu iğfal olayına 24 Ocak Kararları adını veriyoruz. Hikâyenin kapsamlı bir anlatımı için Korkut Boratav ustamızın Yordam Kitap’tan, o güzel ayda, Haziran’da çıkan “Dünyadan Türkiye’ye, İktisattan Siyasete” eserini salık veriyorum okurlarıma.

***

Bizdeki liberallerin Özal tapınması, prenslerin ortaya çıkması da o yılların işidir. Arkası geldi tabii. Kapitalizmin “altın çağı”na ait sosyal devlet, refah devleti gibi uygulamaların devreden çıkması, neoliberal politikaların güçlenmesini, yaygınlaşmasını sağladı. Sosyal demokratların neoliberalizme teslim olmaları, Almanya’da Schröder başkanlığındaki SPD’nin politikalarını değiştirmesi, aynı çizginin tüm Avrupa’da, kuşkusuz Türkiye’de de etkinleşmesini sağladı. Aslında Marksistlerin titiz bir cerrah gibi deştikleri vahşi kapitalizme bir başka kılıkta dönüş başlamıştı. Çember neoliberaller eliyle kapanıyordu.

***

Bizim neoliberallerin Özal zamanlarını özgürlüklerin garantisi saymaları tarihsel bir şaşkınlığın sonucuydu. Özal dönemindeki yanılgılarını Erdoğan döneminde yinelemelerinin nedeni de neoliberal politikaların zorbalık, baskı olmadan sürdürülemeyeceğini, neoliberal politikayla sivil ya da askeri darbeler arasındaki illiyet ilişkisini kavrayamamalarıdır. Darbeye karşı çıkmak ama neoliberalizmi terk etmemek istiyorlar. Şimdi ise çevrim bir kere daha kapanıyor; kapitalizm dünya ölçeğinde bir krizin pençesindedir. Çareyi yine zorbalıkta arama olasılığı yüksektir.

***

Kriz büyük bir gürültüyle ülkelerin üstüne çöküyor; yükü, acıyı çekecek olanlar yine gelir dağılımında neoliberal dönemde daha da alt sıralara itilmiş kesimler, çalışanlar olacaktır. İflas etmiş politikaların ömrünü uzatabilmek için küresel çapta önlemler almaya başlayan emperyalistler, Boratav Hoca’nın anlattığı gibi uluslararası ölçekte bir zorbalığı da gündeme sokuyorlar. Boratav’ın altını çizdiği (Mutlak Kapitalizm; Sendika. Org; 22 Mayıs) Trans- Pacific Partnership TPP - Pasifik Ötesi Ortaklık Anlaşması, pek çok alanda uluslararası sermayeye çok geniş, çok yönlü düzenlemeler, neredeyse sınırsız serbestlik öngörüyor. Türkiye’yi de kapsaması planlanan bu anlaşma kapitalizmin krizine deva olur mu bilinmez.
Bildiğimiz şudur: Sistemi devrimci bir tarzda değiştirecek olanlar işe el koyamadıkları sürece kapitalizm krizlerin yükünü üstümüze yıkmayı hep başaracaktır.
Bizim savruk neoliberallere gelince, onlar zamanın ruhunu en iyi okuyanlardır. Başımıza ne gelirse ona da ayak uydurmayı, olmayan “serbestiyeti” her koşulda savunmayı başaracaklardır...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları