Celal Başlangıç

Bölgeyi seçmensiz bırakmak

28 Ağustos 2015 Cuma

Sokaklara hendekler kazılmıştı. Kimi yollar üst üste yığılmış kum torbalarıyla, kimileri de iri taşlarla kapatılmıştı.

Cizre Kent Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç bize dün olayların başladığı askeri garnizonun bulunduğu Nur Mahallesi’ni gezdirirken ilçenin altı mahallesinin “özyönetim” kontrolünde olduğunu anlatıyordu.

Daha iki gün önce, 25 Ağustos’ta İstanbul ve Ankara’dan gelen bir gazeteci heyetiyle Cizre’nin yolları kapatılmış, asker ve polise ait araçların geçemeyeceği hale getirilmiş mahallelerinin fotoğrafını çekerken hemen önümüzden fırlıyordu çocuklar.

Kum torbalarının, barikatların üzerine çıkıyorlar, bazen bir, bazen iki elleriyle yaptıkları zafer işaretleriyle poz veriyorlardı.

İşte daha salı günü gezdiğimiz Nur Mahallesi’nden yedi yaşındaki Baran Çağlı’nın ölüm haberi gelince aklıma ilk “Yoksa fotoğrafını çektiğim çocuklardan biri o muydu” sorusu geldi. Kendime geldim sonra. Ne fark ederdi ki, sonuçta küçücük bir çocuk öldürülmüştü. Giderek artıyordu ölü sayısı. Biri dokuz yaşındaydı öldürülenlerin, ikisi de memur...

10 mahallesi vardı Cizre’nin, bunlardan altısının giriş ve çıkışları hendeklerle, barikatlarla kapatılmıştı. İşin ilginci “özyönetim” kontrolünde olan bu mahalleler Nur, Cudi, Gabar, Sur ve Yafez gibi tarihi İpek Yolu’nun Cudi ve Gabar dağları tarafında kalanlardı. Bu mahalleler özellikle 1990’lı yıllardan sonra göçertilen köylülerin kurdukları yerleşimlerdi. Resmi kayıtlara göre 110 bin, halka göre 150 bin kişinin yaşadığı kentte “özyönetim”e katılmayan mahallelerin tümü “Eski Cizre”ydi. Yani kentin eski yerlilerinin yaşadığı alanlar.

Sonuç olarak 1990’lı yıllardan beri köylerinden edilip göçertilenler bu kez de göçtükleri yerde devletin hedefine oturtulmuşlardı. DBP Cizre İlçe Başkanı Mesut Nart, son dönemdeki olaylarda ilk ölümlerin bu kentte yaşandığını, çoğunun güvenlik güçleri, özellikle de özel harekât timleri tarafından “infaz edildiğini” anlatıyordu. “Bizden 7 Haziran seçimlerinin,

IŞİD’in, Rojava’nın intikamını alıyorlar” derken, son seçimlerde HDP’ye yüzde 92 oy çıktığını, AKP’nin yüzde beşi bile bulamadığını, Hüda-Par’ın oylarının 2400’lerden 700’lere düştüğünü anlatıyordu.

“Hendekleri halkın kendisi kazdı. Polis girmesin, çocukları katletmesin diye. Gabar’da, Cudi’de ormanlarımız yandı. Söndürmemize izin vermediler. Cizre halkı bunu şöyle algıladı; bu devlet bizi, çocuklarımızı, dağdaki yaşamı yakmaya karar vermiş. Biz özyönetimle devleti reddetmiyoruz. Böyle yönetilme gerçeğini reddediyoruz. Bu hayatı çekemiyoruz.”

Zaten Cizre 1990’lı yıllardan sonra en çok ölümlerin, “Kanlı Newroz”ların, hatta bölgedeki ilk “serhildanların” yaşandığı bir yerdi. Bugün geldikleri noktayı açık yüreklilikle anlatıyorlar: “Polis baskınına karşı geceleri uyanık oluyor, sokağa çıkıyor halk. Stratejik yollara hendekler kazılmış. Gençler geceleri nöbet tutuyor. Hatta 60 yaşındaki baba bile geceleri çocuğunu korumak için nöbet tutuyor. Önceleri silah yoktu özsavunmada. Ama ölümlerle beraber silah da girdi. Kürtler artık kurbanlık koyun değil.”

Bu konuşmayı yaparken gözümüze bir duvar yazısı çarpıyor: “Nuh T.C.’ye mezar olacak.” “Her gece bekliyoruz” diyor Kent Meclisi Başkanı Tunç. “Bakalım buraya nasıl girecek devlet? Bombalayacak mı, uçakla mı, tankla mı girecek?” Mahallelere saldırı yapılacağına kesin gözüyle bakıyordu Cizreliler ve diyorlar dı ki: “Bölge halkını 1 Kasım seçimlerinde oy kullanamaz hale getirecekler.”

Uzun süre haber alınamadı dün Cizre’den, Yüksekova’dan. Aynen Lice’de, Silvan’da, Varto’da olduğu gibi telefonlar kesilmiş, internet bağlantısı kopmuştu koskoca dünyayla. Yeni taktik anlaşılmıştı. Bölgeyi seçmensiz bırakarak “milli irade”ye kendini başkan yaptıracaktı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları