Çocukluğumun sevdiğim yazarı

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Başbakan Davutoğlu, yeniden seçim hükümetinde, bakanlık teklifine balıklama dalan Tuğrul Türkeş’e teşekkür ederken şunları söylemiş:
- Büyük baskı altına alındı, dirayetle direndi.
Pes doğrusu... Levent Üzümcü’lerin Türkiye’sinde Tuğrul Türkeş baskılara dirayetle direnmiş, öyle mi?
Türkiye’de baskı arşı alaya çıkarken, iktidarın bakanlık teklifini kabul etmek direnmek oluyor ha! Ne zamandan beri ihanete cesaret “dirayetle direnme” olarak adlandırılıyor?
Güldürmeyin Sayın Başbakan!
Tuğrul Türkeş, belki de bundan böyle AKP çatısı altında siyaseti sürdürmek için AKP’nin stepnesi olmayı seçti. Üstünde fazla durmak gereksiz. Yalnızca belirtmeli ki, AKP’ye stepne olmak için illa da MHP’den ayrılmaya gerek yoktu.
Bu arada, tarihi Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan, YSK tarafından da tekrarlanan seçimlerden önce, anketler yayımlanıyor.
Bunlar, AKP’nin oylarında, tek başına iktidar olmasını sağlayacak kayda değer bir artış sağlamayacağını, hatta erimenin devam ettiğini gösteriyor.
Bu durumda, her şeyi tepetaklak eden yeni bir gelişme olmazsa, AKP’nin ikbali zor.

***

İşte tam bu noktada geliyor, attığı tweet’ler ile olacakları önceden haber verdiğine inanılan Fuat Avni’nin, ortalığı bir kez daha heyecana boğan son açıklamaları.
Fuat Avni’nin üç gün önce yaptığı açıklamada, 1 Kasım seçimi öncesinde Doğan Grubu’nun kimi gazete ve televizyonlarına el konacağı, Cumhuriyet, Taraf, Sözcü’nün kapatılacağı, Can Dündar’ın casusluktan tutuklanacağı ileri sürülüyordu.
Mustafa Halif ise Cumhuriyet’teki dünkü köşesinde, Ali Babacan’ın haberi ciddiye aldığını ve hemen Başbakan Davutoğlu’na giderek, böyle bir gelişmenin vahim sonuçları konusunda kendisini uyardığını belirtiyordu.
Belirtildiğine göre, Davutoğlu, böyle bir olasılığın olmadığı konusunda Ali Babacan’a güvence vermiş.
Erdoğan’ın Başbakan ile ilişkilerine, yasa, anayasa tanımaz tavrına bakınca söz konusu olaydaki Davutoğlu güvencesine güvenmek biraz güç görünüyor.
Ama yine de Fuat Avni’ye mal edilen açıklamaların gerçekleşmesinin zor, çok zor olduğunu söylemeliyim.

***

Basının Hitlervari şok bir baskınla sindirilip daha da cendere altına alınmasının kolay olmaması, Tayyip Bey’in bu konudaki gönülsüzlüğünden, tereddütlerinden kaynaklanmıyor.
Tam tersine, onun bu konuda çok istekli olduğu, şimdiye kadarki eylemlerinden de söylemlerinden de kolaylıkla anlaşılır.
Ama 2015 Türkiye’si her açıdan artık kolay yönetilir veya yönetilebilir bir ülke olmadığından, kendisi de felakete uğramak istemeyen herhangi bir yeni iktidarın, kaçınılmaz olarak, çok geniş bir toplumsal mutabakata dayanması zorunludur.
Tayyip Erdoğan’ın kabul etmemek için direndiği, Davutoğlu’nun da çok iyi gördüğü halde henüz dillendiremediği bu gerçeği, öyle anlaşılıyor ki, 1 Kasım seçimleri herkesin gözüne iyice sokacaktır.
Tam bu sırada, bu kadar yönetilemez bir Türkiye’yi daha da yönetilmez kılarak yönetmeye kalkmak, akıllara seza bir tutumdur.
Evet Tayyip Bey belki, bu koşullarda bile bunu dener ama kendi de altında kalır.

Oktay Akbal...
Oktay Akbal’ı yitirdiğimizi yazıyı noktaladığımda haber aldım.
Çocukluğumun sevdiğim yazarı, büyüğüm... Gençliğimin seçkin gazetecisi, her daim usta öykücü, bütün bunların ötesinde, can dostum, kader yoldaşım, sevgili arkadaşım, ağabeyim Sevgili Oktay Akbal’ın gazeteciliğiyle, yazarlığıyla, öykücülüğüyle çok seçkin bir yere sahip olduğunu herkes bilir.
Ama bilin ki, yitirdiğimiz kişi, bütün bu vasıflarının yanı sıra, candan ve iyi bir insandı.
Marifet “Suçumuz İnsan Olmak”ın yazarı gibi bir insan olabilmektir. Ne mutlu ona!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları